Teori,
kuramlarla ile ümmilik arasında gelip giden bir sese sahip Zafer
Acar’ın
şiir sesi. Gerçi bu onun adına bir handikap mı değil. Aksine bir
kazanç. Kuram tarafı, şiirin temelini belli bir fikre ve tekniğe
dayarken; canlı ve hayati hale gelmesini de onun ümmiliği
sağlamıştır. Zafer Acar şiirinin ayakları teoriksel bir
zemindedir ancak onun şiirinde kalp ve duygu ziyadesiyle fazlacadır.
Şiiri içli adamlar gibidir. Ama bu içlenmeler neye, nereye
doğrudur, nasıldır? Öncelikle Zafer Acar şiiri, Allah’a
doğrudur, bazen sekerek ama, Medeniyete açıktır, daha önemlisiyse
ironiktir. Teori ve ümmilik arasında seyir gözetmesi onu ironinin
içine iten en önemli sebeptir. Yani öyle bir şey yapmak
istiyorsun ki kurallar buna izin vermiyor, fakat yine de sen
yaptıklarını belli bir ölçek ve teknikler çerçevesinde
açıklamayı diliyorsun. Zafer Acar şair olarak ikisine talip bir
kişiliktir. Hem sihir yapacaksın hem de bunu gerçekçi temelde
açıklayacaksın. Bu zor bir iştir. İroniyi davet eder. Kendi
açıklamasını ancak öyle yapar. Yani hem bir geleneğe dayanacak
hem de yazdığın metafizik şiiri sırf zevk ve ritüele
dönüştürmeyeceksin. Özellikle şair bu özelliğini Diri
kitabında zirveye çıkarmıştır. Gerçekten de Zafer
Acar’ın
samimiyet ve dünyayı benliğiyle
soluyarak yazdığı Diri ve Koçaklama şiirleri modern edebiyatta
eşine rastlanmayacak bir özgünlük ve canlılık barındırır.
Sezai Karakoç’un sesini hatırlatmasına rağmen öyledir. Bir
ara Heves dergisinde
Efe Murad, Zafer Acar’ın bu şiirleri için onun Sezai Karakoç’u
çoğalttığını söylemişti. Buraya bunu eklemek gerekir. Elbete
Diri ve Koçaklama Sezai Karakoç’un etkisiyle gelmiş, ilhamlanmış
bir şiirdir. Fakat onun olmayacak kadar özgündür. İronik
farklılık bunu bize söyletir. Gerçi Zafer Acar’ın, o dönem
için özellikle doksan kuşağı şairlerinin artık metafizik şiir
yazılamaz tezine karşı ne kadar çaba sarfettiğini ve bunu ironi
yardımıyla aşmaya çalıştığını gördük. Zaten insansız
metafizik şiirin yazılamayacağını o dönem için Zafer Acar da
biliyordu. Fakat olaya bu açıdan değil daha çok poetik açıdan
bakıldığını gözardı etmemek lazım. Üstelik insanlı,
toplumlu bir metafizik şiir daha önce Sezai
Karakoç tarafından
yazılmışken. Zafer Acar insan ve toplumla oldukça barışık bir
metafizik şiire yöneldi. Hayat şartları da aslında öyle
gerektiriyordu. İslam coğrafyasında birçok ülke bölündü,
ortadan kalktı. Türkiye beka sorunuyla üst düzey bir çabayla
mücadele etti. Ancak bu Türkiye’nin ortadan kalkıp kalkmamasıyla
ilgili olmasından çok dünyaya bir varlık kanıtı göstermek
istemesinden geliyordu. İnanırız ki neo-epik şiirin
atılım yaptığı, hece şiirinin cahil düzeyini seneler önce
Necip Fazıl ile terk ettiği şimdilikse neredeyse ilmi ve derinlik
anlamında bu zamana dek olmadığı kadar donanımlı konuşan
hece ve devlet şiiri dediğimiz medeniyet şiir anlayışı
kıpırdamaya başladıkça bizim ne edebiyatımızda ne ülkemizde
bir beka sorunu olmayacaktı. Şiirler seksen ve yetmiş kuşağına
nazaran dallandı, büyüdü neredeyse destan mesabesine erdi.
Cumhuriyetin kısır zekalı ve cesaretsiz dairesi
geçildi. Klasik asli temeller modernleştirilerek daha doğrusu
zamanın ihtiyaçlarına göre yeniden kanlandı, canlandı. Hem
devletin hem de ülkenin temel hattına yerleştirildi. Bütün
bunlar şiirle birlikte oldu. Şu an Türk şiiri dünyada olmadığı
kadar güçlüdür. Dünyada olmadığı kadar akıllıdır. Dünyada
olmadığı kadar duygulu, özcüdür. Avrupa bize pastoral ve sırf
akıllı şiirler yazmayı öğretirken Türk şiiri onlara ilhamla
insanla iç içe geçirilen şiir nasıl yazılır, onu gösterecek
kadar birikimlidir . Yıkıcılığı ve yozlaşmayı şiirde biz
onlardan öğrenirken belki yakın bir gelecekte kurucu ve
toparlayıcı şiiri onlar şiirimizden talim edeceklerdir. Dante,
Şekspir ne kadar kurucu ise şiirdeki zamanda, bizim şirimizde
şimdiki zamanda o derece inşacıdır. İronide bile öyledir.
İronik şiir yapısına dikkatli bakılmalı Zafer Acar’ın bu
yüzden. Osman Serhat ve diğer birçok usta şair, Zafer Acar’ın
ironik bir yönelimle şiir yazdığını düşünüyorlar.
Haklıdırlar. Özellikle ironik şeysini metafizik alanda
gerçekleştirmesi bu hususta onu ayrıcalıklı kılıyor. Çünkü
birçok şairimiz ironik şiir yazarken küfre ve sinkafa düştü.
Alay etmenin hafif meşrepli dünyasına yakalandı. Belki de
metafiziksiz ironi, ironi olmaz da ondan. Kutsal kitaplar ironinin en
dengeli şekilde seyrettiği eserlerdir. Mesela Zebur’da Davut’un
yakarışları ve çaresiz düştüğü halleri. Allah’a bazen de
kendi içine yönelerek bitap şekilde ilahi söylemesi bu
mesellerdendir. İroninin küçük meseleler etrafından gerçekleşen
şey cinsinden bir şey olmadığını anlıyoruz burada. Zafer Acar,
metafiziğe en yatkın varlık olarak toplumun önemli hususlarıyla
birlikte Diri gibi iri kitaplarla ironik destan mesafesini
yakalamıştır.
Y. Türk