24 Ağustos 2021 Salı

KURULUŞ, Eylül - Ekim 2021, Sayı 47






 

                                          Kuruluş Dergisi 

23 Ağustos 2021 Pazartesi

Dil vs.



Dilini tabiata çıkaranlar ve dilini naata- Tanrı'ya çıkaranlar. Ve Yunus gibi her iki dili de kullanıp finalde Allah'a bağlayanlar: Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevla'm seni.

Grek uygarlığı ağırlıklı olarak dili tabiata çıkaranların inşa ettiği bir yapıya sahip. Bu dilin altında Farabi'nin soyut ve kavramsal niteliğe sahip olduğunu söylediği felsefî düşünce vardır.

Endülüs İslam Medeniyeti dili tabiata da çıkarıp ama sonunda Allah'a çıkaranların inşa ettiği bir medeniyettir. Dil ve düşünce açısından dünyada bir zirvedir. Ve Avrupalılar, Endülüs İslam medeniyetinin Tanrı'ya çıkan bu dilinden etkilendiler ve o dili takliden de olsa kullandılar ama nedense bu onlara yaramadı ve karanlık bir Hristiyanlık çağı (din çağı) yaşadılar. Çünkü dilinizi Tanrı'ya çıkarmanız için büyük ve berrak bir hakikatinizin olması gerekir. İnciller, bu saf hakikati barındırmıyordu.

Sonra tabiî Müslümanlar, modernizmle, dili tabiata çıkaranları taklit ettiler. Bin yıl önce Tanrı'ya çıkan bir dile sahip olanlar bu ufku tabiata varan dilin şiirini küçümsemiş, ona yüz vermemişti. Bin yıl sonra aynı şiirler baş tacı yapılıyor. Dil aslında geriye çekiliyor.

Büyük Türk şairi Sezai Karakoç bunu fark etmiş olsa gerek ki, şiirin ufku naattır, der.

Doğanın dili biraz da genetiğin dilidir. Modern çağın her açıdan beslendiği yerdir. Modern çağ, siyasasını bile bu dille kurmuştur,  büyük imparatorlukları  bile bu dille, örneğin Osmanlının naata ve Tanrı'ya çıkan dilini genetiğe çekerek parçalamıştır. Modern çağın cumhuriyetler cenneti olması biraz da bu dilden kaynaklanır.

Ama inanıyorum ki siyasi düşüncemiz gün gelecek, şiirin ufku naattır deyişini siyasi alanın da ufkuna çekecek.  

Muhammed'e (s.a.v.) Mehmet olmak bu ufkun neticesidir. Modern beylikler dediğimiz Osmanlı bakiyesi cumhuriyetlerin Peygamberden tevarüs edilmiş medeniyet ufkudur.

Bizim medeniyet dilimiz tabiata da çıkar ama tabiatta kalmaz oradan Tanrı'ya varır.



Y. Türk

Medeniyetçi görüş vs.

 

Medeniyetçi görüş Avrupa'da, Avrupa'nın yükselişe geçtiği tarihlerde (14. ve 15. Yüzyıl) ortaya çıkmıştır. Ve sonra Avrupa'yı vitrin olarak dünya insanının önüne taşımıştır. Elbet biraz paradan biraz görgüden, sosyal terbiyeden, bilgiden; biraz da aristokrasiden ibaret.

 

Ama daha öncesinin lümpen Avrupa'sını da toparlamıştır. Yasalaşmaya ve kültüre önem vererek sokakları ve kamu alanlarını da kendileri için güvenli ve sistemli hale getirmeye çalışmışlardır. Bugünkü Avrupa'nın her açıdan oturmuş sosyal yapısında medeniyetçi bakışın emeği vardır.

 

Medeniyetçi bakışın sorunlarından biri onun alt yapısındadır ve ona kaynaklı eden paranın sömürge ekonomisine dayanmasıdır. İkincisi de medeniyetçiliği belli kalıplar içinde algılayarak başkalarıyla paylaşmamasıdır, medeniyet üzerinde bir tekel kurma çabasıdır.

 

Medeniyeti takip etmek istiyorsan parayı takip et, demiş E. Pound. Ama parayı takip etmek istiyorsan da sömürgeciliği takip etmek gerekiyor. Avrupa medeniyeti, sömürgelerden elde edilen ganimetler üzerine kurulmuştur, bu ganimetler bittiğinde Avrupa'nın medeniyetçiliği de sona erecektir. Bu türden bir medeniyetçilik bir teori medeniyetçiliğidir. Kendini devam ettirmek için İsmet Özel'in deyimiyle hem acımasız olacak hem de Akif gibi söylersek tek dişi kalmış canavara dönüşebilecektir.

 

*

Biz medeniyetçi miyiz? Elbette medeniyetçiyiz. Ama bu kavramı biz Medine medeniyetçiliği anlamında kullanıyoruz. Ahlâka işaret ediyoruz.  Yani sırf teori medeniyetçisi değiliz, insanlara yardım etmemizi emreden bir dinin medeniyetçisiyiz. Ve bu kavramı takip ederken parayı takip etmiyoruz. Çünkü bizim medeniyetçiliğimizde burjuva yoktur. Havas vardır. Burjuva olmanız içi para gerekir; ama havas olmanız için tam tersine bir riyazet, terbiye lazımdır. Aslında medeniyet, İsmet ÖZel'in kültür için kullandığı deyişiyle bir işi yaparken başkalarına keşke ben de bu işi böyle yapabilsem dedirtmesinde yatar. Zaten Peygamber Efendimiz bir işi yaparken güzel yapmamızı buyurmuştur. Bu işi kimler güzel yapar? Bilenler: Nebiler, tabiun ve havas; Avrupa içinse aristokratlar.

 

Her medeniyetin içinde mutlaka öncü bir çekirdek kadro vardır. Biz bunlara öğretmen kuşaklar diyoruz.

 

Y. Türk