Nijerya,
medeniyet açısından bize uzak bir ülke değil. En azından, Osmanlı döneminde
gelişen sıkı bir ilişkimiz var. 1600’lü yıllarda Nijerya İslami bir ülke gibi
anılmaya başlar. Ve Nijerya’nın bugün
neredeyse yarısı Sünnidir. Mezhebi de genel itibariyle Malikilik’tir.
Ancak
Osmanlının dünya sahnesinden çekilmesiyle buralar, İngiliz sömürgesi haline
gelir. Ve bugün yerel halklar, kendi yerel dillerini bile çoğu bölgelerde terk
etmiş durumdalar. Ve ana dilleri olarak İngilizce konuşuyorlar. Nijeryalı
arkadaşım Şayo Onajabi sayesinde Nijerya’nın modern dokusunu daha yakından
tanıma ve öğrenme imkanı buldum. Örneğin Nijerya’nın kültürel olarak
bölünmüşlüğünde Yoruba ve İboa gibi birçok kabilenin bütünleşememiş olmasının
payı büyük. Hem ekonomik hem de medeniyet bakımından büyük çıkmazları var
Nijerya’nın. Öz arayışlarını bile başka uygarlıkların dilleri, kavramları
üzerinden yapmaktadırlar. Kendilerini İngilizce benzeri sömürge dilleri ile
ifade etmektedirler. Doğrusu ya edememektedirler
Siyahilerin
genel derdidir, bu. Orijinalliklerini ve ruhlarını kaybetmek. Uluslararası boy gösteren
irili ufaklı birçok kulüplerde sporun her dalında onlar bulunuyorlar. Ancak ruhta
ve kökte bu derece etkin değiller. Ruhlarını, milliyetlerini ve özlerini
yitirdikçe sporda var olmaya, oradaki açığı bedenle kapatmaya çalışıyorlar.
Ancak bu başarıları da köklerine, varoluş hanelerine yazılan bir galibiyet
değil. Dünyaya millet ve medeniyet olarak tutunamamanın bir büyük boşluğu
olarak duruyor.
Nijerya’nın
en öne çıkan şairi, bir Afrikalı olarak ilk Nobel Ödülü kazanan Wole
Soyinka’dır. Wole Soyinka, edebiyatın diğer türlerinde de birçok eser vermiştir.
Şiirlerinde
kurduğu dil Amiri Baraka’nın bir başka versiyonudur. Yer yer imge yer yer
konuşma dili iç içe geçer, şiirlerinde. Nijerya’nın bağımsızlığı için çalışmasına rağmen, bu
çabanın istediği nefes ve epiklik, şiirinde yoktur. Düşüncelerini imgesel bir düzlemde kuruyor.
I THİNK İT
RAİNS
I think it
rains
That tongues
may loosen from the parch
Uncleave
roof-tops of
the mouth,
hang
Heavy with
knowledge
I saw it
raise
The sudden
cloud, from ashes.
Settling
They joined
in a ring of
grey;
within,
The circling
spirit.
O it must
rain
These
closures on the mind, blinding us
In strange
despairs, teaching
Purity of
sadness.
And how it
beats
Skeined
transperencies on wings
Of our
desires, searing dark longings
In cruel
baptisms.
Rain-reeds,
practised in
The grace of
yielding, yet unbending
From afar,
this, your conjugation with my earth
Bares
crounching rocks.
YAĞDIĞINI
DÜŞÜNÜYORUM YAĞMURUN
Yağdığını
düşünüyorum yağmurun
Kuraklıktaki
umuda
Gökten ilham
ve aşkla
Odur
toprağıma anka
Küllerden
doğup
Göğe
çıkmış bir defa
İnecek de
yurduma
Semaa karşı
Hep yerde
kapalı kalmakla
Kör olur
ışıltı
Hem gönülde
Hem akılda
Mutlaka
yağmalı
Benliği
sarmalı
Ruh tutsak
Bu kara
bahtı yıkmalı
Ayin
kıvamında
İnmeli
En azından
boyun eğmeyene
Onu
bekleyene
Serinlik
Ululuk,
genişlik vermeli
Çeviri:
Yeprem Türk