6 Temmuz 2018 Cuma

Wole Soyinka

Nijerya, medeniyet açısından bize uzak bir ülke değil. En azından, Osmanlı döneminde gelişen sıkı bir ilişkimiz var. 1600’lü yıllarda Nijerya İslami bir ülke gibi anılmaya başlar.  Ve Nijerya’nın bugün neredeyse yarısı Sünnidir. Mezhebi de genel itibariyle Malikilik’tir.

Ancak Osmanlının dünya sahnesinden çekilmesiyle buralar, İngiliz sömürgesi haline gelir. Ve bugün yerel halklar, kendi yerel dillerini bile çoğu bölgelerde terk etmiş durumdalar. Ve ana dilleri olarak İngilizce konuşuyorlar. Nijeryalı arkadaşım Şayo Onajabi sayesinde Nijerya’nın modern dokusunu daha yakından tanıma ve öğrenme imkanı buldum. Örneğin Nijerya’nın kültürel olarak bölünmüşlüğünde Yoruba ve İboa gibi birçok kabilenin bütünleşememiş olmasının payı büyük. Hem ekonomik hem de medeniyet bakımından büyük çıkmazları var Nijerya’nın. Öz arayışlarını bile başka uygarlıkların dilleri, kavramları üzerinden yapmaktadırlar. Kendilerini İngilizce benzeri sömürge dilleri ile ifade etmektedirler. Doğrusu ya edememektedirler

Siyahilerin genel derdidir, bu. Orijinalliklerini ve ruhlarını kaybetmek. Uluslararası boy gösteren irili ufaklı birçok kulüplerde sporun her dalında onlar bulunuyorlar. Ancak ruhta ve kökte bu derece etkin değiller. Ruhlarını, milliyetlerini ve özlerini yitirdikçe sporda var olmaya, oradaki açığı bedenle kapatmaya çalışıyorlar. Ancak bu başarıları da köklerine, varoluş hanelerine yazılan bir galibiyet değil. Dünyaya millet ve medeniyet olarak tutunamamanın bir büyük boşluğu olarak duruyor.
Nijerya’nın en öne çıkan şairi, bir Afrikalı olarak ilk Nobel Ödülü kazanan Wole Soyinka’dır. Wole Soyinka, edebiyatın diğer türlerinde de birçok eser vermiştir. 

Şiirlerinde kurduğu dil Amiri Baraka’nın bir başka versiyonudur. Yer yer imge yer yer konuşma dili iç içe geçer, şiirlerinde. Nijerya’nın bağımsızlığı için çalışmasına rağmen, bu çabanın istediği nefes ve epiklik, şiirinde yoktur.  Düşüncelerini imgesel  bir düzlemde kuruyor.

I THİNK İT RAİNS

I think it rains
That tongues may loosen from the parch
Uncleave roof-tops of
the mouth, hang
Heavy with knowledge

I saw it raise
The sudden cloud, from ashes.
Settling
They joined in a ring of
grey; within,
The circling spirit.

O it must rain
These closures on the mind, blinding us
In strange despairs, teaching
Purity of sadness.

And how it beats
Skeined transperencies on wings
Of our desires, searing dark longings
In cruel baptisms.

Rain-reeds, practised in
The grace of yielding, yet unbending
From afar, this, your conjugation with my earth
Bares crounching rocks.


 YAĞDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM YAĞMURUN

Yağdığını düşünüyorum yağmurun
Kuraklıktaki umuda
Gökten ilham ve aşkla
Odur toprağıma anka
Küllerden doğup
Göğe çıkmış  bir defa
İnecek de yurduma
Semaa karşı
Hep yerde kapalı kalmakla
Kör olur ışıltı
Hem gönülde
Hem akılda
Mutlaka yağmalı
Benliği sarmalı
Ruh tutsak
Bu kara bahtı yıkmalı
Ayin kıvamında
İnmeli
En azından boyun eğmeyene
Onu bekleyene
Serinlik
Ululuk, genişlik vermeli


Çeviri: Yeprem Türk