Sanırım, tek bir hareket, düşünceyle bir bağımız yok. Özlediğimiz
bir küre ve adını gönlümüze kazıdığımız adamlar var, sadece. Bu küre M.D. küresidir. Gönülden dışa isimler
açmak hoş değil. Bunlar bizde
kalsın. Şu kadarını söyleyelim. Mesela artık Diriliş'çi değiliz. Büyük üstat Sezai Karakoç’ yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. Nuri Pakdil’in dünyada olması bize
büyük bir güven veriyor. Mesela Necip Fazıl’ın Büyük Doğu haritası M.D.’nin alt
yapısı şeklinde durur. Kentlerin
modernleşmesinden ziyade mehmedileşmesine dikkat çeker. Tasavvufa yeni görev
yükler. Bizde şehirleşmenin modernleşme değil, tasavvuflaşma manasına geldiğini bir kez daha idrak ettim. Horasan ile Floransa farkı yani. Hakan Arslanbenzer’in, neo-epik
şiiri ufkumuzu açtı. Ama bizim neo-epik şiir değil, devlet şiiri yazma çabamız var. Anlayacağınız bizim
için belli bir üstat yok. Sadece Kuruluş
var. Bir de soruyoruz? Acaba diyoruz cumhuriyet
denilen küre, üstatsız bir küre midir?
Sonuçta, ustalara ne kadar
yaklaşırsak, M.D.den toprak kaybı o
kadar fazla olacaktır. Acılarımıza da yazık nihayetinde. Kuruluş dergisinin çıkış amacı M.D.dir ama öncelikle. Bunun için farklı
topraklarda yaşıyoruz hissi var içimizde. M.D.nin vatandaşı sayıyoruz kendimizi
cumhuriyetten çok. Bundandır, gariplik ve yalnızlığımız da. Ara sıra cumhuriyet
hayatına melül bakışımız bu sebeptendir. Bunu gerçekten bazen yaşıyoruz. Bize
yazmaya gelen arkadaşların nereye bağlısınız demelerine de bize şart
koşmalarına da şaşmıyor değiliz. Siyasal konulara uzak durmamız isteniliyor. Bu türden şartları asla kabul edemeyiz. Şartlar
şunlardır: Kur'an, Sünnet. Hikmet... M.D.
yeprem türk