![]() |
Aykut Nasip Kelebek |
Aykut Nasip Kelebek, Bana Hayran Olsana adlı ilk şiir
kitabını çıkardı, iki ay önce. Genel
olarak, Aykut Nasip Kelebek’in yüksek sesli, hassas bir aleme sahip olduğu
seziliyor kitapta. Ve Bana Hayran Olsan’a,
biçim ve içerikte özgün ve üst düzeyde bir şiir kitabıdır. Kitapta
birkaç kelime değişikliği yapıldığında, gelecek kuşakların her yönden
rahatlıkla etkileneceği ve besleneceği bir kitap hüviyetine bürünüyor, Bana
Hayran Olsana.
Genelde, genç
yaşlarında şairlerimiz bizden olmazlar. İçinden çıktığı milletin, halkın kabuğunu
hor görürler. Bazı büyük şairlerimizde bile bu böyledir. Küskünlük,
Avrupalılaşmak veya içine kapanmak kendi köklerine karşı bir engele dönüşür.
Kendi çekirdeğini bulma noktasında yolu uzatabilir, bu durum. Ancak Ezra Pound
okuyarak Yunus’a çıkan şairlerimiz de yok değil. Fakat bu, yine de hedefi
geciktirmiştir, öze ulaşmada bir engel oluşturmuştur. Çağında olmasa da sonraki
dönemlerde bu ortaya çıkıyor. Mesela cumhuriyet şiiri, neredeyse bir kopya
muamelesi görmeye başladı bile. Aykut Nasip Kelebek, bu yönden saf bir şiir
yazıyor. Ve diğer çağdaşlarının vakıf olamadığı konuları o, çoktan şiire
dönüştürmüş durumda.
Aykut Nasip Kelebek
dışındaki genç şairler ne yapıyorlar, şiirde nereye varmak istiyorlar
anlamıyoruz bu yüzden pek. Heves dergisini de okurken mesela, Heves hangi
ülkenin dergisidir, kimleri ya da hangi hayatı anlatmaya çalışıyorlar Heves’in
şairleri, çıkarmakta zorlanırdım. Yaşça
bizden epey büyük olan Osman Konuk’u bile hala çözebilmiş değilim. Çünkü Osman
Konuk da bir bakıma, halkın edebiyatını yapmıyordu bana göre. Cafe tarzıyla
sınırlı bir insan algısı var Konuk’un. Sanki meydanların yerini cafeler almış
sanırsınız Osman Konuk okurken. Sonuçta cafe zihniyeti, toplumda cumhuriyetle
birlikte oluşturulan saray modeli algısından daha soyut bir yere denk geliyor.
İrite ve ithal olması da cabası. Mesela gençlerden Efe Murad da bu tür mekanların ehli. Tabi onun şiiri,
zekası ve formu daha melez ithal yapıları
anımsatıyor. Bu yönden farklı. Ama iki
şairin şiirini okumak, bir manifestosu olan eğlencelik gerilim tünellerine
girip çıkmaya benziyor. Aslında çağının tüm yeniliklerini şiirine boca eden iki
şairden bahsetmeye çalışıyoruz burada.
Sonuçta, çağın bu hızına bakılırsa şair
ölmeden, kaç mekan algısı veya tipi mezarı bulacaktır. Ve mekanlara fazla
takılanlar, onlarla birlikte gitmiş olacaklardır. İslam sanatının temelinde neden
surete pirim verilmediğini, günümüzün yeniliklerini dişinin kovuğunu bile
doldurmadan çiğneyip atan hızı, daha
anlaşılır kılıyor. Aykut Nasip Kelebek, seçici bu hususta. Kubbeler, camiler
gibi bize özgü mekan ve unsurlar bile ancak hakikatin gölgesi olarak
düşmüştür Aykut Nasip Kelebek’in
şiirlerine.
Yeprem Türk (Kuruluş dergisi sayı 1'den alıntı)