26 Ocak 2014 Pazar

Bana Hayran Olsana, Aykut Nasip Kelebek


Aykut Nasip Kelebek

Aykut Nasip  Kelebek, Bana Hayran Olsana adlı ilk şiir kitabını çıkardı, iki ay önce.  Genel olarak, Aykut Nasip Kelebek’in yüksek sesli, hassas bir aleme sahip olduğu seziliyor kitapta. Ve Bana Hayran Olsan’a,  biçim ve içerikte özgün ve üst düzeyde bir şiir kitabıdır. Kitapta birkaç kelime değişikliği yapıldığında, gelecek kuşakların her yönden rahatlıkla etkileneceği ve besleneceği bir kitap hüviyetine bürünüyor, Bana Hayran Olsana.

Genelde, genç yaşlarında şairlerimiz bizden olmazlar. İçinden çıktığı milletin, halkın kabuğunu hor görürler. Bazı büyük şairlerimizde bile bu böyledir. Küskünlük, Avrupalılaşmak veya içine kapanmak kendi köklerine karşı bir engele dönüşür. Kendi çekirdeğini bulma noktasında yolu uzatabilir, bu durum. Ancak Ezra Pound okuyarak Yunus’a çıkan şairlerimiz de yok değil. Fakat bu, yine de hedefi geciktirmiştir, öze ulaşmada bir engel oluşturmuştur. Çağında olmasa da sonraki dönemlerde bu ortaya çıkıyor. Mesela cumhuriyet şiiri, neredeyse bir kopya muamelesi görmeye başladı bile. Aykut Nasip Kelebek, bu yönden saf bir şiir yazıyor. Ve diğer çağdaşlarının vakıf olamadığı konuları o, çoktan şiire dönüştürmüş durumda.

Aykut Nasip Kelebek dışındaki genç şairler ne yapıyorlar, şiirde nereye varmak istiyorlar anlamıyoruz bu yüzden pek. Heves dergisini de okurken mesela, Heves hangi ülkenin dergisidir, kimleri ya da hangi hayatı anlatmaya çalışıyorlar Heves’in şairleri, çıkarmakta zorlanırdım.  Yaşça bizden epey büyük olan Osman Konuk’u bile hala çözebilmiş değilim. Çünkü Osman Konuk da bir bakıma, halkın edebiyatını yapmıyordu bana göre. Cafe tarzıyla sınırlı bir insan algısı var Konuk’un. Sanki meydanların yerini cafeler almış sanırsınız Osman Konuk okurken. Sonuçta cafe zihniyeti, toplumda cumhuriyetle birlikte oluşturulan saray modeli algısından daha soyut bir yere denk geliyor. İrite ve ithal olması da cabası. Mesela gençlerden Efe Murad  da bu tür mekanların ehli. Tabi onun şiiri, zekası ve formu daha  melez ithal yapıları anımsatıyor. Bu yönden farklı.  Ama iki şairin şiirini okumak, bir manifestosu olan eğlencelik gerilim tünellerine girip çıkmaya benziyor. Aslında çağının tüm yeniliklerini şiirine boca eden iki şairden bahsetmeye çalışıyoruz burada.


 Sonuçta, çağın bu hızına bakılırsa şair ölmeden, kaç mekan algısı veya tipi mezarı bulacaktır. Ve mekanlara fazla takılanlar, onlarla birlikte gitmiş olacaklardır. İslam sanatının temelinde neden surete pirim verilmediğini, günümüzün yeniliklerini dişinin kovuğunu bile doldurmadan çiğneyip atan hızı,  daha anlaşılır kılıyor. Aykut Nasip Kelebek, seçici bu hususta. Kubbeler, camiler gibi bize özgü mekan ve unsurlar bile ancak hakikatin gölgesi olarak düşmüştür  Aykut Nasip Kelebek’in şiirlerine. 

Yeprem Türk (Kuruluş dergisi sayı 1'den alıntı)