23 Ağustos 2021 Pazartesi

Dil vs.



Dilini tabiata çıkaranlar ve dilini naata- Tanrı'ya çıkaranlar. Ve Yunus gibi her iki dili de kullanıp finalde Allah'a bağlayanlar: Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevla'm seni.

Grek uygarlığı ağırlıklı olarak dili tabiata çıkaranların inşa ettiği bir yapıya sahip. Bu dilin altında Farabi'nin soyut ve kavramsal niteliğe sahip olduğunu söylediği felsefî düşünce vardır.

Endülüs İslam Medeniyeti dili tabiata da çıkarıp ama sonunda Allah'a çıkaranların inşa ettiği bir medeniyettir. Dil ve düşünce açısından dünyada bir zirvedir. Ve Avrupalılar, Endülüs İslam medeniyetinin Tanrı'ya çıkan bu dilinden etkilendiler ve o dili takliden de olsa kullandılar ama nedense bu onlara yaramadı ve karanlık bir Hristiyanlık çağı (din çağı) yaşadılar. Çünkü dilinizi Tanrı'ya çıkarmanız için büyük ve berrak bir hakikatinizin olması gerekir. İnciller, bu saf hakikati barındırmıyordu.

Sonra tabiî Müslümanlar, modernizmle, dili tabiata çıkaranları taklit ettiler. Bin yıl önce Tanrı'ya çıkan bir dile sahip olanlar bu ufku tabiata varan dilin şiirini küçümsemiş, ona yüz vermemişti. Bin yıl sonra aynı şiirler baş tacı yapılıyor. Dil aslında geriye çekiliyor.

Büyük Türk şairi Sezai Karakoç bunu fark etmiş olsa gerek ki, şiirin ufku naattır, der.

Doğanın dili biraz da genetiğin dilidir. Modern çağın her açıdan beslendiği yerdir. Modern çağ, siyasasını bile bu dille kurmuştur,  büyük imparatorlukları  bile bu dille, örneğin Osmanlının naata ve Tanrı'ya çıkan dilini genetiğe çekerek parçalamıştır. Modern çağın cumhuriyetler cenneti olması biraz da bu dilden kaynaklanır.

Ama inanıyorum ki siyasi düşüncemiz gün gelecek, şiirin ufku naattır deyişini siyasi alanın da ufkuna çekecek.  

Muhammed'e (s.a.v.) Mehmet olmak bu ufkun neticesidir. Modern beylikler dediğimiz Osmanlı bakiyesi cumhuriyetlerin Peygamberden tevarüs edilmiş medeniyet ufkudur.

Bizim medeniyet dilimiz tabiata da çıkar ama tabiatta kalmaz oradan Tanrı'ya varır.



Y. Türk