Postmodernizm, felsede şiirde sanatta yalınlığı kovmuştur. Yalınlıksa şiddete, cahile kaçmıştır.
Alimler şairler düşünürler bu olayda birinci derecede sorumludurlar. Ve bu yüzden
dünyaya felsefe siyasa sanat hayat anlayışı bağlamında
bir faton
süreci gerekmiştir.
‘Yaklaşıyor kardeşlerim yaklaşmakta olan’ bunu bir şiirinde
üç defa tekrar eden
İsmet Özel’di. Ne yaklaşıyor
da İsmet Özel, bir ihtarı üç kere tekrar
etme gereği duyuyordu. Bu uyarıdan elli küsur yıl sonra Hüseyin Yahya Şekerci Diriliş Postası’nda, Postmodernizmi ‘Muammanın Sürüklediği Yeni
Yer’ olarak adlandırıyor. Yazı boyunca Postmodernizmin kolay çözümlenecek
bir şey olmadığından
dem vuruyor Şekerci. Anlamın korunaksız kalacağı meselesi, metnin mihenk taşıdır. Anlamak’ denen şey kafasını korusa kurşun
topuklarına gelecek. Aslında Şekerci genelce böyle demek ister.
7 Haziran Diriliş Postası, Fatih Mutlu, aynı meseleye bir çıkarma yapmış. ‘Allah biliyor ya, yakında çok büyük sarsıntılara sahne olacağız…Haritalar değişecek, insanlar da değişecek.Yepyeni iktisadi sistemler, yepyeni hukuki yaklaşımlar, yepyeni devlet,ülke, millet tanımları göreceğiz’ şeklinde düşünce üretmiş. Aslında bu üç endişenin önemi de toplaştığı yer bakımından bir fatona işaret etmesinde yatar. Postmodernizm bu fatonda en etkili unsur. Faton aslında beşer açısının manada bittiği yerde başlar. Ve faton sonrası hayat yeni bir hayattır. Yeni insan, yeni iş, milletin yeni tanımları vs. Bizdeki tam karşılığı ise ‘asanın kırılma anıdır’. Kırıldıysa yani asa yeni bir peygamber gelir. Akabinde akit yenilenir, bozulan düzene yeni bir sistem biner. Bazen bu nevi şeyler sıradan şeyler olur. Bu kavramları ve tartışmaları mesela artık gazetelerden okuyoruz. Hakikatte yaklaşan bir şey vardır demektir bu. Bu süreçte sıkı duran, inancını arındıran, adaleti sırtlayan kazanır.
İşin edebiyatına gelirsek, edebiyat
dergilerinde de görmek isterdik, aynı konuları.
Ama maalesef yok. Sanırım millet
ve halk kavramına bu kadar yabancı kalmış bir
edebiyat ortamını bir daha görmez sanat
tarihimiz. Oysa
metafiziğe en yatkın varlık halktır. Metafizik bir millet mefhumudur. Millet
kelimesine perdeleme yapmaya gerek yok. Bir yanımda, biz Mehmetli Milletiyiz deyince gözleri parlayan, muhabbete gark olan halk, millet; diğer yanımda
M.D.’yi duyunca ürken edebiyat
müdavimleri. Edebiyat dairesi içinde çağdaşlarıma
bundan dolayı yabancıyım. Ve içlerinde en yalnızıyım. Oysa bu faton fırtınası onlara da şiire
de edebiyata da tesir edecek. Çoğunu silip süpürecek. Geride
çok azının avaazı kalacak.
Yeprem Türk