8 Haziran 2015 Pazartesi

Faton insanları düzleyen doğal bir şey midir?


Postmodernizm, felsede şiirde sanatta yalınlığı kovmuştur. Yalınlıksa şiddete, cahile kaçmıştır. Alimler şairler düşünürler bu olayda birinci derecede sorumludurlar. Ve bu yüzden dünyaya felsefe siyasa sanat hayat anlayışı bağlamında bir faton süreci gerekmiştir.

Yaklaşıyor kardeşlerim yaklaşmakta olan’ bunu bir şiirinde üç defa tekrar eden İsmet Özel’di. Ne yaklaşıyor da İsmet Özel, bir ihtarı üç kere tekrar etme gereği duyuyordu. Bu uyarıdan elli  küsur yıl sonra  Hüseyin Yahya Şekerci  Diriliş Postası’nda, Postmodernizmi ‘Muammanın Sürüklediği Yeni Yer’ olarak adlandırıyor.  Yazı  boyunca Postmodernizmin kolay çözümlenecek bir şey olmadığından dem vuruyor Şekerci.  Anlamın korunaksız kalacağı meselesi, metnin mihenk  taşıdır. Anlamak’ denen şey  kafasını korusa kurşun topuklarına gelecek. Aslında Şekerci genelce böyle demek ister.

7 Haziran Diriliş Postası, Fatih Mutlu, aynı meseleye bir çıkarma yapmış. ‘Allah biliyor ya, yakında çok büyük sarsıntılara sahne olacağız…Haritalar değişecek, insanlar da değişecek.Yepyeni iktisadi sistemler, yepyeni hukuki yaklaşımlar, yepyeni devlet,ülke, millet tanımları göreceğiz’ şeklinde düşünce üretmiş.  Aslında bu üç endişenin önemi de toplaşğı yer bakımından bir fatona işaret etmesinde yatar. Postmodernizm bu fatonda en etkili unsur. Faton aslında beşer açısının manada bittiği yerde başlar.  Ve faton sonrası  hayat yeni bir hayattır. Yeni insan, yeni iş, milletin yeni tanımları vs. Bizdeki tam karşılığı ise ‘asanın kırılma anıdır’. Kırıldıysa yani asa yeni bir peygamber gelir.  Akabinde akit yenilenir, bozulan düzene yeni  bir sistem biner.  Bazen bu nevi şeyler sıradan şeyler olur.  Bu kavramları ve tartışmaları mesela artık gazetelerden okuyoruz. Hakikatte yaklaşan bir şey vardır demektir bu. Bu süreçte sıkı duran, inancını arındıran, adaleti sırtlayan kazanır. 

İşin edebiyatına gelirsek,  edebiyat dergilerinde de görmek isterdik, aynı konuları.  Ama maalesef yok.  Sanırım millet ve halk kavramına bu kadar yabancı kalmış bir edebiyat ortamını bir daha görmez sanat tarihimiz. Oysa metafiziğe en yatkın varlık halktır. Metafizik bir millet mefhumudur. Millet kelimesine  perdeleme yapmaya gerek yok. Bir yanımda, biz Mehmetli Milletiyiz deyince gözleri parlayan, muhabbete gark olan halk, millet; diğer yanımda M.D.’yi duyunca ürken edebiyat müdavimleri. Edebiyat dairesi içinde çağdaşlarıma bundan dolayı yabancıyım. Ve içlerinde en yalnızıyım.  Oysa bu faton fırtınası onlara da şiire de edebiyata da tesir edecek. Çoğunu silip süpürecek. Geride çok azının avaazı kalacak.


Yeprem Türk