9 Haziran 2017 Cuma

Felsefe Okullarından Think Tank'lere

Bizde devlet ve medeniyet aygıtı, derin akidevi kökler ve düşünceler üzerinden yükselir.

Osmanlının sırtını dayadığı mefkurenin temelleri, asırlar önce İmam Gazali, Yunus, Mevlana, İmam Maturidi, İmam Rabbani gibi Fakihler ve söz ustaları tarafından atılmıştı.

Günümüzde ise aynı temeller benzer şekilde yenileniyor. Temel yine aynı, ancak bunu bir format olarak yeniden hayata sunan değişik oluşumlar ve yapılar var.

İslamcılık, bugün bu anlamda önemli bir görev üstleniyor. Ancak bu İslamcılık, Anadolu irfanının terbiye ettiği bir İslamcılıktır. Bazıları buna İstanbul İslamcılığı diyor. Bazıları da Türkiye İslamcılığı. Ve bu İslamcılık anlayışlarının temelinde Mehmediler var.  Ve ben buna Mehmedilik diyorum.
***
Türkiye, kuruluşundan bu yana her zaman akidevi çıkmazlar içinde kaldı. Bunu,  çeşitli şekillerde aşmaya çalıştı. İslamcılık ile siyasette ve önemli noktalarda belli bir oranda gedik açtı. Mehmed Akif’in Sebilürreşad dergisi, Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’su, Sezai Karakoç’un Diriliş’i temel sorunlarının aşılmasında büyük rol oynadı. Bu alanda, modern çağın içine, bizden olan derin fikir kökleri de ekildi. Ve bunlar çoğunlukla dergiler eliyle gerçekleşti.

***

Avrupa’da ise bu durum farklı çalışıyor şimdilerde. Bugün Avrupalı devletlerin güncele hitap eden derin bir felsefenin olduğunu iddia etmek zor gibi. Çünkü Batılı devletleri idare eden hükümetler,  Aristo ve Platon gibi büyük zekaların rüzgarından ayrıldı gibi. Onlar kadar köklü ve işe yarar dayanak bulmakta zorlanıyorlar. Avrupa’da, Devlet ve Millet felsefesine ilham ve yön veren Hegel veya Kant gibi düşünürlerin yerini de son zamanlarda düşünme kulüplerinin  yani think tank'lerin aldığı söylenebilir. Bugün örneğin elle tutulur bir  vicdan ve bir fikir  edinemeyen Amerika Birleşik Devletleri’nin politik malzemeleri bu yüzeysel kuruluşların talihsiz ve derinliksiz ellerinde şekilleniyor.  Ve aynı kuruluşların kapitalist sistem içinde büyük teknoloji ve sermayelerle çalıştıklarını bilmek gerekiyor. 

Oysa devlet ve medeniyet  denen şeyler hiçbir zaman bu tür aceleci, gündelikçi, formalist ve kurgulanan yapılarla ortaya çıkmıyor. Devlet ve medeniyete yön ve şekil veren ana unsurun ham maddesinin köklü felsefeler ve derin fikirler olduğu biliniyor.


Y.Türk