Sayın Nuri Pakdil, geçen
günlerdeki bir söyleşisinde genç dergicilerin bir ideolojisinin olmadığını, bu
yüzden edebiyat dergilerinin bu aralar
pek iş çıkaramadığından bahsetmiş.
Oysa durum az böyle olduğu gibi
biraz da öyle değil. Bizim bir ideolojimizin olmadığı doğrudur. Ancak davamız
hep vardır. İdeolojilerin dava haline
gelmesine zaten baştan karşıyız. İslam’ın bir ideoloji değil hakikat olduğu
ise kamunun gönlü ve zekası nezdinde tescillidir.
İdeolojilerin bir kavram olarak
geldiği yer çağımızda neresidir? Bir bakalım. Vaziyetleri pek iç açıcı
değil. Neden? Doğrusu ya ideolojiler önce
bir Avrupa meselesidir. Reformlardan Aydınlanma dönemine kadar da işlek
bir trafiğe sahiptir. Marksizm'den liberalizme kadar gider. İslam
topraklarında elbet hatırı sayılabilecek de işler çıkarır. Ancak son tahlilde ideolojilerin
geldikleri yer milletimizin Dümbüllü’ye uygun gördüğü yerdir.
Bugün ideolojilerin Türkiye’de
sergiledikleri performans bir Orta Oyunu'ndan ve ya Karagöz - Hacivatlıktan başka
şey değil. Müslüman halkımız ideolojilere göre dağılmak, parçalanmak yerine
ideolojileri Orta Oyunu ve Hacivat- Karagöz sahnesine çekti. Irkçılık, sağcılık, solculuk, komünizm, muhafazakarlık
halkın karşısında birer Pişekar’a, Kavuklu’ya çoktan dönüşmüş durumda. Orta Oyunu bugün ideolojilerin figüranlığı ile oynanıyor. Halk bunu meydanlarda
çokça da televizyonlardan izliyor.
Ama ezan okununca halk, oyunu
bırakıp mabedine gidiyor. Aynen bin yıl öncesi gibi.
Ne ideolojisi yani.
Yeprem Türk