Genel
kanaate göre günümüz birinci şifahi döneme, 1000’li, 1100’lü tarihlere çok
benzetilir ve ikinci şifahi dönem olarak adlandırılır. Bu dönemlerde sanatın,
siyasetin ve bunlara bağlı olarak da yeni felsefe ve dünya görüşlerinin
temelleri atılır.
Türkiye’nin
de bu anlamda Selçukiler çağına benzemesi olağandır.
Böylesi
zamanlarda insanları bir arada tutan birçok çatı zayıflar, yıkılır ve yerine
yenileri kurulur.
Yani
şimdiye göre konuşursak, artık ne Avrupa siyasa ve felsefe ağacının uç dalları
olabilirsiniz artık ne de daha onların başka kolları.
Konular
bunlardan daha başka şeylerdir. Örneğin yeni medeniyetler, yeni anlayışlar,
yeni ekonomiler, yeni ticaret yolları daha ilgi çeker.
Tam
da bu arada 15 Temmuz gibi; şifahi olanı, yani yalın bir dili, yalın bir
felsefeyi, açık bir medeniyeti geleceğe doğru dölleyecek durumlar oluşur.
15
Temmuz Dirilişi’nin şifahiliğe yakın olması ve onun bir milletin nefesi olması bundan
ileri gelir.
Aslında
bu dirilişle Türkiye tam da zamanına uygun olarak; Avrupa ve diğer Batı temelli
hayat algısına dirsek vurmuş ben başka zuhur ve huruç edeceğim demiştir.
Ve
çakmak, çakmıştır, Türkiye’nin ruhu bu direnişle ateş almıştır. İrfanındaki sade
ve iyi huylu mana, dışarı çıkmıştır.
Y.Türk