İlk metin Kübra Arar'ın: Yer Kapışması: Ütopya / Distopya. Şahsen benim inancımda distopyaya da ütopyaya da yer yok. Umut kırıklığı var sadece. Avrupai nazardan bakarsak ütopya ideolojielerle kuracağımız cennetlerdi. Ama ideolojiler, insana giydirilen deli gömlekleriydi ve o gömlekler de yırtıldı. Günün sonunda distopya ortaya çıktı. İrem Bağları, bin yıllar öncesinin ütopyasıydı sonra distopyaya dönüştü. Belki de o hadiseden sonra insanın ütopyalara pek inancı kalmadı. Önce heves sürülür, sonra günah çıkarılır. Ütopya ve distopya bundan ibaret gibi. Bana, ütopya ve distopya değil de İbn-i Haldun'un medeniyetleri okurken belirttiği 'Başlama ve Çürüme' dönemleri daha gerçekçi geliyor. Medeniyetler aşk ile temiz gıda ile başlar sonra heva ve hevese yenilirler, çürürler. Ütopya ve distopya, İbn-i Haldun'un medeniyet nazariyesinin Avrupai zihinle yeniden okunuşu gibi.
Derginin dosya konusu ise erkek ve kadın. Daha doğrusu Feminizm. Özlem Karavul, Margaret Atwood'un 'Damızlık Kızın Öyküsü üzerinden bir feminizm okuması yapmış. M. Atwood'un diğer bir eseri olan 'Glied Cumhuriyeti' de konuya dahil edilmiş. 'Erkek egemen bir oligarşik düzenle yönetilen Glied evrenini anlatır. Glied Cumhuriyeti köktenci Hıristiyan bir grubun Eski Ahit yasalarının ve kodlarının sapkın ve kendi menfaatleri doğrultusunda yorumlanmasıyla meydana getirilmiş bir yönetim anlayışı üzerine kurulmuştur.' Karanlık Hıristiyan Orta Çağı'nın sapkın din anlayışı din kavramına acayip zarar vermiştir. Her şey gibi bu sapkınlıktan kadınlar da payına düşeni almıştır. Feminizmin temelinde buradan alınan kadın yaraları vardır.
Diğer yandan Avrupa'da Karanlık Hıristiyan Orta Çağı'nın sapkın din anlayışına karşı Europa adlı kadın mitolojisi yükseltildi. Yeni gelen çağ, yaşadığı sisteme de bu ismi verdi. Avrupa, Europa ile dünya kadınlarını biraz da cezbetti.
Feminizm, modern çağın en önemli hareketlerinden ve cinsiyet okumalarından bir cüz. Ancak bugün geldiği nokta itibariyle kadınlara çok şey kazandırmışsa da kayıp da ettirmiştir. Belki kadın haklarına ideoloji gibi yaklaşıldığı için böylesi bir sonuca gebe kaldı. Feminizm için de bir ütopya ve distopyadan bahsedilebilir.
Feminizm görüşü içinde erkekler, genelde cinsiyet işgalcileri gibi gösteriliyor. Erkekler, onlar için kadın bedeni ve emeği adına emperyal güçlerdir. Toprağı, bedeni ve emeği sömürülenlerse kadınlardır. Feminizm, sanki cinsiyet coğrafyasında talana, sömürüye direnmenin teorik anlandırması gibi gözüküyor. Cinsi bir militarizme karşı muhalif bir militarizm gibi. Çıkışsızlığı da bundandır. Kadın doğal bir denge ve fıtrat üzerinden konuşulmadı. Mağlubiyet psikolojisiyle gelişti, galibiyetin tüm imkanlarını içinde barındıran bir ütopyaya dönüştü. Zaten distopya da galibiyet düşünüp yenilmek değil midir. Açıkçası feminizm türler arası savaşın bir parçasıydı.
Ben kadını da erkeği de ve varlığı da her şeyi kuşatan tek bir şey etrafında ele alınıp konuşulması gerektiğine ve bu ilkeyle yetişen bireylerin uyumuna, değilse çatışmasına inananlardanım.
-Sayı ile birlikte Kaan Eminoğlu'nun hazırladığı şiir yıllığı veriliyor.
Y. Türk