Hümanizmin seyri
ilginçti.
Hümanizmin;
natüralizmin sırtına binişi, inişi ve ona mağlup oluşu düşünmeye değerdir.
Hümanizm dünya
tarihinde bir irfan döneminin değil, kültür döneminin eseri oldu.
Hümanizm kültürle,
tabiatcılıkla doğdu. İrfandan ve fıtrattan uzaklaşmakla başladı.
Kültür;
kendisini, doğayı ve fenni kendisine mürşit eylemiş bir insan felsefesiyken
irfan fıtrat ekseninde dönen bir adem düşüncesidir.
Hümanizm ortaya
çıkarken, zamanın kilise baskısına karşı çıkanlar Jean Jacgues Rousseau
gibi tabiatçılardı. İnsanları özgürlüğe götürürken ‘bak çiçekler de öyle yapıyor’ diyen Orhan
Veli’nin taklitçi tavrı Avrupa hümanistlerinde de etkindi, ortaktı.
Neticede
hümanizmi doğuran ve sürükleyen tabiatçı doğa natüralizme dönüştü. Ve hümanizmi
geride bıraktı. Natüralizm, hümanizmi sırtından atarak kendini öne çıkardı.
Ve hümanizm bir
daha da kendisini sürükleyecek böylesi nankör de olsa bir binit bulamadı.
Y.T.