Batı
sosyolojisi aslında bir kültür sosyolojisidir. Bizimkisi daha ziyade bir irfan sosyolojisi.
Kültür, din
dışı bir incelikle geldi. Ve uygarlığın sosyolojisinde taşıyıcı ve yayılmacı
bir unsura dönüştü.
Kültürde
etimoloji, mit ve fen birlikte buluştu. İrfanda ise ilahiyat, akıl ve fennin
kaynaşması vardır. İrfan, kıssalarla da beslendi.
Bu dönemde
ortaya çıkan Batı’nın çoğu önderleri, neredeyse kültür adamlarıdırlar. Yunus ve Mevlânâ ise birer irfan insanları.
Eski Grek
düşüncesinde hem irfan hem kültür vardı. Bu da onları değerli kılıyordu ve
Farabi, İbn-i Sina gibi düşünürleri de hem kendine çekiyor hem de besliyordu.
Bu köklü temel,
Fransız ihtilalinden sonra ikiye ayrıldı: Teolojik alan, Kültürel saha.
Teolojik kulvar,
Saint Simon gibilerce siyasi propagandada tıkanıp kalırken, diğer alan ise ilme
bilgelik kazandıracak olan hikemîyeti kaybetti.
Eski Yunan
düşüncesinden sonra Batı’da irfan olmadı dense de aslında yeriydi.
Y.T.