22 Ağustos 2019 Perşembe

Bir Satranç Tahtası Biyografisi


Satranç, kırgınların oyunu. Belki de zihinsel faaliyet alanı. Dünya edebiyatının birçok kırgını, entelektüel süreçlerini bu oyun üzerinde sergilemiştir. Bizde İlhami Çiçek’in ‘Satranç Dersleri’ şiiri; Stefan Zweig’in, Satranç romanı; Mıguel De Unamuno’nun, Don Sandalıo’nun Romanı adlı eseri hep benzer dünyanın, aynı dilin verimleri.

Özellikle de İlhami Çiçek, satranç oyununu kırgınların ve yalnızların tefekkür aleminde işleyen bir dünya edebiyatı zirvesidir.

hüznü uçlarından dolanıp
yalın sıçrayışlarıyla piyonlar arasından
ürkek ama cesur ama sevimli
açsa duyargalarını o tarihsel şiire
iyi bir oyuncu en çok atları sever

 Onun var olmak istediği toplum, satranç tahtası üzerinde durur. Hepsi birer Tanrı piyonu halinde. Konuşmaz bir toplum modeli onunkisi. İç kelime cemiyeti. Fazla konuşmak, aceleci olmak yok. Ve içerden dışarıya devamlı ses yaymak insanı aptallaştırır. Konuşanı az, konuştuğu da az Çiçek’in. Hayatı satranç tahtası üzerinde, suskun bir yerde yaşar, o. Şahlar, vezirler, piyonlar onun içi birer piyondan öte yaşam ortaklarıdır. Onlara ruh verir bu uzun şiirinde İlhami Çiçek onlarla birlik yaşar. Satranç tahtası üzerindeki mutsuzluklar, trajik mutluluklardır onlar için.
Satranç, İlhami Çiçek için sosyolojik ve psikolojik bir alınyazısı teorisidir. Kendi varoluşsal toplamını o tahta üzerinde harman eder. Dışarıyla iletişim buradan sağlanır. Piyonlar, insanlardan daha canlı daha kaderci daha dürüst taşlar. Her taş şairin bir başka kendisi, onun bir değişik yönü.
Yeni hayatın ahmaklıklarla süslü çarşıları, sokakları; şairi satranç tahtası üzerinde otağ kurmaya muhtaç eder. 
Aslında İlhami Çiçek’in satranç şiiri, otobiyografik bir eserdir. Bir satranç tahtası otobiyografisidir, bu. Şair satranç tahtasına doğar, ölüm satranç tahtasına vedadır, musalla taşı da satranç tahtasında bir unsurdur. İlhami Çiçek’in arkada kalan yaşam izleri o tahta üzerindedir.
Satranç, onun için var olma biçimidir.

Y.T.