Türkiye,
kuruluşundan bu yana bir fikir ve görüş atölyesi oldu. 100 yıldır harıl harıl
çalışıyor. Bu süreç içinde ülkemize onlarca izm, düşünce ve ekol girdi. Kimisi
dünya görüşümüze katık oldu. Kimisi de zihnimize ve gönlümüze değmeden bir tüy
gibi uçtu gitti.
Yeni devlet
deneyimimizde topraklarımıza binlerce terim, yeni kelime ve onlarca felsefî ve
iktisat yordamı ithal edildi.
Osmanlı
Yeniçeri ile Avrupa’yı Avrupa’ya karşı devşirmişti. Bu yeni akımlar sayesinde
de Avrupa bizdeki bürokrasi ve entel ordusu ile bizi bize karşı devşirdi.
Sınırlarını ve adamlarını İslam’ın kalbine kadar taşımış oldu.
***
Cumhuriyetin
ilk yıllarından itibaren Batı ile aramızda genelde şöyle bir münasebet gelişti.
Verişe alışla, emre itaatle, teklife evetle. Bazen de icbara ‘ama’ ile yanıt verildi.
15 Temmuz
Direnişi’nden sonraysa teklife teklifle; sertliğe sertlikle; yumaşıklığa
yumuşaklıkla cevap sunuldu. Bir anlaşma
dönemine girildi. Doğu ile Batı’nın müzakere ve tartışma döneminin başlaması
da, bizim adımıza bir şuurun doğuşu da denebilir buna.
Y.T.