Eski Grek
düşüncesi, bir irfan dünyasıydı. Karşılaştığı başka dünya görüşündeki insanlara
bile bir gıda sunabiliyordu.
Bin küsur yıllık Mehmetler
düşüncesi bir irfan membaıdır. Başka uygarlıkların insanlarına da besin
olmuştur. Çatışmacı bir kimlikten uzak kalmıştır.
Çünkü irfan
çatışmaz, kadim kaynakta buluşmaya çağrı yapar.
Ama kültür, başlı
başına çatışmacı bir dünya görüşünü temsil eder. Fransız ihtilaliyle yani
faşizmle doğar. Farklı hayat ve medeniyet görüşündeki milletleri dışlaştırır,
ötekileştirir.
Modern Batı düşüncesi,
bir kültür tarihinin ve çatışmacılığın düşüncesidir. İzmler ve ideolojiler de
kültür düşüncesinin verimleridir.
İrfanda ideoloji yoktur,
izm yoktur. İnsanlığa hitap vardır.
İzmler ve ideolojiler,
insanlar arasındaki evrensel bilgeliği, geçişkenliği zedelemiştir.
Farklı bir dünya
görüşünde olan filozoflar yeni ilim ve felsefe kaynakları bulduklarında hem
ondan zevkle faydalanırlar hem de zihinsel olarak ışırlardı. Aynen Yunan
düşüncesiyle karşılaşan Farabi, İbn-i Sina gibi. Ve daha önce Mısır
kaynaklarıyla buluşan Yunan düşünürleri gibi.
Oysa günümüzde Batı
düşüncesi ile bu alışverişi yapamıyorsunuz. Onunla haşır neşir olurken
kalbiniz, gözünüz açılmıyor, size rahatsızlık verici bir ilham yayılıyor.
Son iki üç yüzyıllık süreçte ilim ve kültür
yapıları, tüm insanlığa hitap edici bilgelik barındıran zihinsel bir süreç inşa
edememiştir. Eskiden insanlar iktisadi anlamda iflas eder intihar eder,
sevdiğine kavuşamaz canına kıyardı. İlimde ve sanatta intihar olmazdı. Modern
çağda kültür ve uygarlık bunalımlarından ölen sanat ve düşünce adamları az
değildir. S. Plath,
S. Yesenin, Beşir Fuat, İlhami Çiçek, Ziya Gökalp… modern Batı’nın ilim, sanat
ve kültür anlayışına maruz kalıp ayakta duramayanlardır.
Y.T.