19 Ocak 2018 Cuma

&


Yazmak, yaşamı emen bir sünger ve onu kağıda damlatan bir kalem demektir bende. Abartmam yazılanları, hayatın inceliği üstünde kalsın isterim sözlerimin böylece.

Felsefem, bitkilerin de dilinden anlayan bir lisandadır. İnsancadır. Dengesiz her düşüncenin bir gün mutlaka ya trajediye ya komediye dönüşğünü gördüm, bunu da bilirim öylece.

Ve zulmetmem, moda tabirlere uyup da, kadim insanın kadim ölçeklerine alışş dilime. Çağımın çoğu şeyi güvenli değildir, bunu çok söyledim kalemime.

Lisanımın ağzı olmadı hiçbir zaman güzel sesler mezarlığı. Yaşayan güzelliğin yaşama kudretiyle büyülemek istedim laflarımı.

Bazı sözlerim de var elbet. Bunlar, birkaç km’lik mesafedeki okuyucuma, dünyanın çevresini dolaşacak kadar uzaklıktan gelmiş gibi akustikli şeyler.

Kalemimi çok hallerde gördüm.
Kağıdıma onu, gündüzden sonra gelen gece gibi de, kasılmış bir surata konan bir tebessüm gibi de indirdim.

Kalemi kağıdımın üzerinde bir gün batımı gibi gezdirdiğim de oldu.

Yine de metinlerim, ulu manalara iyi kap kacak oldu, umarım.


Y.Türk