19 Ocak 2018 Cuma

&


Gençliğimde parlaktı bendeki dünyevi nakışlarım. Gün geçtikçe bu çizgilerim farıdı. Azaldı. Ama bu kez de fazlalaştı içimdeki ışıklarım. Dünyada azaldı ancak sonsuz bir nurun memleketinde arttı topraklarım. Eskiden neredeyse bir aletin adı gibi kullandığım beka kelimesi, dünyamın kapılarından içeri girdi, beni içine doğru yutmaya başladı.
Mezarlıkları güzel tarif eden insanları bu yüzden sevmeye başladım.
Mezarlıklar, toprağın elidir. Tanrı’ya insanını sunan, veren el.
Ve her yaş güzeldir. Ahret hayatı, Rabbin sonsuz yurdu daha güzeldir.
Kabir tabiattır. Dini dinleyen doğadır.
Rabbim, Yeprem’i yanına, onu hangi yaşında olursa olsun çocukluk çağının içinden geçirerek al diyeceğim ama, son yaşlarım son çağlarım son baharım da güzel. Sarı solgun yapraklarının ellerinde bastonlar, dalında hayatın son mesafelerini adımlamaya çalışıyorlar. Ufak bir yelde de aşağı düşüp gidiyorlar.

Yaşlı insanlar, solgun yapraklar kaderin ufak bir esintisiyle avlanıyorlar. Rabbimin güzel olan av sanatı bu.


Y.Türk