25 Mart 2017 Cumartesi

TOPLUM 1


Ben insanlığımızın kurtuluşunun şifahi damarla yakalanacağını düşünüyorum. Bir terim, bir duruş olarak şifahiliğin bugün neredeyse halkın ruhunun bir karşılığı, bir koruyucu tabakası gibi durduğunu görüyorum. Özellikle iki yüz yıllık bir birikim yapmış, bu gücüyle de insanlığı hem ruhen hem madden ezmeyi kendine görev bilmiş ideolojiler çağının travmatik yapısının ancak şifahi bir duyuşla iyileştirileceğine inanıyorum. Çünkü halk, ideolojilerin kimlikte açtığı yaraları şifahi yaşama sığınarak ondu. Teorik ve ırkçı  geometriler içinde yükselen yeniçağın patolojik tavrını şifahiliğin o geniş, derin ve kadim koruyuculuğu ile atlattı. Buradan yenilenmenin, asr-ı sadet ruhunu tekrar çağa taşımanın imkanlarını buldu. Duygularına ve köklerine dönmenin kapılarını hep bu aralıktan izledi.  Batı aydınlamasının, kapitalizminin ve türlü ideolojilerin sirayet edemediği bu mekan ve varoluş sahasında kalmakla kendini  kurtardı. Çünkü Osmanlıdan sonra inancımızın, öz hallerimizin, medeniyetimizin kadim unsurları ve millet olma anlayışlarımız bu alan içine sığındı. Kendini türlü tehlikelerden ancak öyle sakınabildi.  Entelektüellerimiz bugün her ne kadar Batı kültüründen, Avrupa toplumundan bir parça olduğumuzu savunsalar da halkın şifahi varoluştan güç alarak, yaşam üslubuyla, hayır biz Mehmedi bir kültür içine Mehmedi izler yaşıyoruz, demesi bundandır.

Y.Türk