21 Mart 2017 Salı

&


15 Temmuz Direnişi, biz, son yüzyılın değer bakımından çekirdekten, çer çöpten geçen vakitleri içinde zaman çevirirken göründü. Uzaktan hayatımıza bakanların, bizi değil de biz yerine uyku gördükleri daha doğruydu. Tembellik, esaret, şehvet semirmişti. Sanki kader miskinliği, köleliği kendi sıretinde değil biz suretinde yapmıştı.
Bizse, bizden çekip gitmiştik ya da böyle olmak üzereydik. Çünkü ülkemizin tarihi ile  modern tarih arasında sıkışıp, varoluş sahamızdan kaydımızı sildirmek üzereydik. Bu, güçsüzlük ve yılların zulmü ile gelen sinmişlik halinin benliğimizi kasıp kavurmasından ileri geliyordu. Allah var, bu vaziyet, ara sıra bam telimize dokundukça da ah vah çekmiyor değildik.
Ve son olarak 15 Temmuz gecesi bam telimiz aşıldı, işgal ve istila kalbimizin ortasına kadar uzandı. Ve millet olarak yüreğimizin başı cızladı. Allah’ın izniyle buna ani bir tepki verdik ve kalbimizin üzerine inen meşun eli koparıp attık.  
Uzun bir aradan sonra ilk kez Bedir’in,  Malazgirt Harbinin o tadını bir kez daha aldık. Bin yıl öncesi halleriyle onları gönlümüze düşürdük.  Şu modern inşa dediğimiz hormonlu hayat, sadece bir salise Taha’ (as)nın hayatından geçse, Taha nasıl onu cezbeyle öteye iterse; biz de, bize reva görülen kıymetsiz yaşamı onun binde biri kadar olsa itmişizdir, şükür.

Y. Türk