Bunlar adamı kanser yapar Hugo
İsterler ki dünya babalarının malı gibi
Sallanıp dursun önlerinde
El pençe divan dursun
Boynu bükük amade sallanıp dursun
Bu zalimler böyledir Hugo bu zalimler böyle
…
Nurettin
Durman’ın, Bir Nokta dergisinde
yayımlanan bir şiiridir, Hugo Chavez.
Durman’ın son yıllarda yazdığı en güzel şiiridir. Şiirin asıl özelliği ise
konuşma dilinin derinlikli bir dünyayla kullanıldığı zaman, şiir üzerindeki
etkililiğinin ve yönlendiriciliğinin asla bitmeyeceğini gösteren iyi bir örnek
olmasıdır.
Konuşma
dilin, derin bir dünyan, şiir bilgin mi var? O zaman şiirin de var demek ki.
Geçmiş yıllarda önemle vurgulanan görüşlerden
bir tanesiydi bu. Diğeri ise Türk şiiri ne zaman sıkışsa, nesre yaklaşır ve bu
sayede yolunu açarak devam eder, yargısıydı. Şiir hususundaki ikinci görüşü,
bir Fransız veya İngiliz şiiri için
doğallıkla dillendirebilirsiniz ama Türk şiiri için bu biraz zor
gözüküyor. Çünkü Batı’da edebiyatın ana ekseni nesir üzerine kuruludur;
edebiyatı, şiiri nesir yönlendirebilir.
Bizde edebiyata önce şiir hükmeder, ondan önce
de konuşma dili, yani ham şiir. Örneğin,
Sezai Karakoç’un düşünce yazıları ve şiiri yan yana okunduğunda, Sezai Karakoç
nesrinin, şiirinden etkilendiği ve kendisini ona göre konumlandırdığı
görülür. Şiir, yenilenmek adına, nesrin
bazı özelliklerini kendisine tahvil etmekten çok, konuşma diline ihtiyaç
duymuştur. Şiirin, olanaklar bazında nesri yönlendirmesi mümkün ama tersi Türk
şiiri için olası gözükmüyor. Yahya Kemal de, modern Türk şiirini nesrin
tutumları üzerinde değil de konuşma dili üzerinden yenilemiştir çünkü. Günlük
konuşma dilinde yansıyan bir cümleyi, içeriğini derinleştirerek ve kalıcıcı kılarak yapmıştır bunu. Yahya
Kemal’in Vatanda hor görülen bir
cemaatiz artık, mısraı, kabuk bakımından evde hor görülen bir yaşlıyız artık gibi bir konuşma cümlesinden
başka bir şey değil aslında. Örneğin Mevlana’nın nesri Fih-i Mahif ile manzumu
Mesnevi birlikte okunduğunda günlük
konuşma dilinin şiirde daha çok yer aldığı fark edilir. Doğu’da, şiiri, nesirden ziyade konuşma dili
yeniler. Yani nesir dili belli bir oranda da olsa toplumsallaşamadığından; ya
da toplumda konuşma dili kadar yer tutmadığından şiirimizi dönüştürme
kabiliyetine sahip değildir. Doksan şiirinde yanlış dillendirilen şeylerden bir
tanesi de buydu. Konuşma diliyle nesir arasındaki fark tam olarak şiir lehine
açıklığa kavuşturulamamıştı çünkü.
Devlet Şiiri'nden alıntı.
(Kuruluşdergisi)