27 Haziran 2016 Pazartesi

DENGE SAĞLIK BELİRTİSİDİR


‘İnsan hür değildir, hür olan eşek veya köpeklerdir’  sözü Necip Fazıl’ın ünlü bir lafıdır. Bu ay Dil ve Edebiyat dergisi, Necip Fazıl’ın buna benzer ifadelerini  tartıya vurmuş. Üzeyir İlbak, özetçe: Yeni Türkiye’nin inşası sürecinde Necip Fazıl’ı anlamak, şeklinde özetleyeceğimiz bir düşünme gerçekleştirmiş. Geçen aylarda, Sezai Karakoç sayısında Fayrap dergisi Necip Fazıl’ı iğreti bir üslupla sayfalarında sergilemişti. İnsan beşerdir sonuçta zaafları bulunur insanın. Ama bunu tutup okurun gözüne tekrar tekrar sokmaya gerek var mıdır? Mesela Sezai Karakoç’un  Necip Fazıl’ı Ramazan ayında Büyük Doğu bürosunda oruçsuz yakalaması ve onu metin olarak yazması, insanlara ilan etmek istemesi de ayrı bir zaaf değil midir? Tutmuyorsa tutmuyordur. Ne denir ‘İnsanların ayıbını örtün ki sizinki de örtülsün.’

Gelelim Necip Fazıl’dan yaptığımız girizgaha. Üzeyir İlbak, şöyle karşılık vermiş bu söze. ‘Burada iradeyi kullanma, tefekkür etme, akıl etme, senin dinin sana benim dinim bana...gibi şeyleri görmezden gelen bir anlayış bulunur’. Doğrudur. Ancak o yıllarda Orhan Veli de; Düşünme/ Arzu et sade!/Bak böceklerde öyle yapıyor, dememiş miydi tersinden. Yani insanın özgürlüğünü abartmamış mıydı? Necip Fazıl’ı bu mısraların arasında, bunlara olan tepkisiyle değerlendirmek gerekir.  Üstelik eline aldığı malzemeleri duyguca keskinleştirerek kullanan bir şair var karşımızda. Yani Divan edebiyatının abartma sanatı hem Orhan Veli’de hem Necip Fazıl’da  devam etmiştir. Orhan Veli’nin Divan şiirine karşı olması diye bir şey olmamıştır. Divan şiirinin kendi konuları Orhan Veli’nin başka mevzuları var sadece. Fark burada şu: Birisi Leyla der, diğeri Halime. Tiyniyet bakımından ayrılır Orhan Veli, Divan şiirinden. 

Sonuçta insan özgür müdür? Hem özgürdür hem değildir? Ne demiş Peygamberimiz ‘Allah’ım beni bana bırakma.’ Sonra bu mesele bin küsur yıldır etüt edilmeye çalışılan bir şeydir. Emeviler ve Abbasiler bunu daha sert tartışmışlardır. Hatta bu iki devlet fıtrat olarak bu meseleye bakış açılarından dolayı ayrılır. Biri kadercilerin, diğeri de insan fiillerinde özgürdür diyenlerin devletiydi. Bu devletlere temel olmuşlar yani, bu konular. İmam Matüridi geldi meseleyi noktaladı. Allah yaratır, seçenek sunar; insan kesbeder, yani seçer, dedi.

Abartı, günümüz sanatı için nasıl rüküşse, fikir için de öyledir.  Önemli olan dengedir.

Gerçekten Necip Fazıl birçok şeyi mübalağa etmiştir. Bizden önceki çoğu Türk ve diğer milletlerin şairleri gibi. Ölüm bahsini Necip Fazıl’dan okumayı sevmem mesela, sırf bu yüzden. Ölümü hafakanlara bürümenin alemi ne? Ama haklı olduğu noktalar da vardır, şairin. Ölüm güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber, sözü onundur. Osman Bayraktar’la Yediiklim dergisinde bir ara konuşmuştuk bunları. Benden çıkan sonuç şuydu. Ölüm geldi mi panikatak olmaya gerek yok. Sakince can verip gitmek gerekir demiştim. Sakinlik benim gıdam çünkü. Hem İmam Gazali,  abdestini alıp, kefene  ölmeye uzanmamış mıydı?


Demek isterim ki,  nasıl öleceğimizin bir ucu bizim diğer ucu Tanrı’nın elinde. Özgürlük de öyle.  Necip Fazıl, haksız olduğu kadar haklı da yani.


Yeprem Türk