
Gelelim Necip Fazıl’dan yaptığımız girizgaha. Üzeyir İlbak, şöyle
karşılık vermiş bu söze. ‘Burada iradeyi kullanma, tefekkür etme, akıl etme,
senin dinin sana benim dinim bana...gibi şeyleri görmezden gelen bir anlayış bulunur’.
Doğrudur. Ancak o yıllarda Orhan Veli de; Düşünme/ Arzu et sade!/Bak böceklerde
öyle yapıyor, dememiş miydi tersinden. Yani insanın özgürlüğünü abartmamış
mıydı? Necip Fazıl’ı bu mısraların arasında, bunlara olan tepkisiyle
değerlendirmek gerekir. Üstelik eline
aldığı malzemeleri duyguca keskinleştirerek kullanan bir şair var karşımızda.
Yani Divan edebiyatının abartma sanatı hem Orhan Veli’de hem Necip
Fazıl’da devam etmiştir. Orhan Veli’nin
Divan şiirine karşı olması diye bir şey olmamıştır. Divan şiirinin kendi
konuları Orhan Veli’nin başka mevzuları var sadece. Fark burada şu: Birisi
Leyla der, diğeri Halime. Tiyniyet bakımından ayrılır Orhan Veli, Divan
şiirinden.
Sonuçta insan özgür müdür? Hem özgürdür hem değildir? Ne demiş
Peygamberimiz ‘Allah’ım beni bana bırakma.’ Sonra bu mesele bin küsur yıldır
etüt edilmeye çalışılan bir şeydir. Emeviler ve Abbasiler bunu daha sert
tartışmışlardır. Hatta bu iki devlet fıtrat olarak bu meseleye bakış
açılarından dolayı ayrılır. Biri kadercilerin, diğeri de insan fiillerinde
özgürdür diyenlerin devletiydi. Bu devletlere temel olmuşlar yani, bu konular. İmam Matüridi geldi meseleyi noktaladı.
Allah yaratır, seçenek sunar; insan kesbeder, yani seçer, dedi.
Abartı, günümüz sanatı için nasıl rüküşse, fikir için de
öyledir. Önemli olan dengedir.
Gerçekten Necip Fazıl birçok şeyi mübalağa etmiştir. Bizden önceki
çoğu Türk ve diğer milletlerin şairleri gibi. Ölüm bahsini Necip Fazıl’dan
okumayı sevmem mesela, sırf bu yüzden. Ölümü hafakanlara bürümenin alemi ne?
Ama haklı olduğu noktalar da vardır, şairin. Ölüm güzel olmasaydı ölür müydü
Peygamber, sözü onundur. Osman Bayraktar’la Yediiklim dergisinde bir ara
konuşmuştuk bunları. Benden çıkan sonuç şuydu. Ölüm geldi mi panikatak olmaya
gerek yok. Sakince can verip gitmek gerekir demiştim. Sakinlik benim gıdam
çünkü. Hem İmam Gazali, abdestini alıp, kefene ölmeye uzanmamış mıydı?
Demek isterim ki, nasıl
öleceğimizin bir ucu bizim diğer ucu Tanrı’nın elinde. Özgürlük de öyle. Necip Fazıl, haksız olduğu kadar haklı da
yani.
Yeprem Türk