Mehmedilik;
Bosna’dan Irak’a, Yemen’e kadar tanış olabilmenin adıdır.
Tek
kişilik etrafında tespih tanesi gibi dizilebilenlerin uyumu, ahengidir.
İmame
Türkiye, Başkent Ankara’dır. Sanat ve ilim halkası ise İstanbul’dan başlar,
Afrika sınırlarına kadar uzanır.
Doğu’yu
kuşatan ana siyasi bilinç, geleneksel duruştur.
Europa denilen antik ruhtan beslenmiyor, sadece bir kıta adı olarak
meşruluk sarf ediyorsa Balkanların bugün Mehmedi Avrupası şeklinde okumak
gerekiyor.
Bugün
Doğu’yu Mehmedilerin Filistin’i, Mehmediler’in Kuzey Irak’ı, Bağdat’ı ,
Mehmediler’in Şam’ı olarak görmek hiç olmadığı kadar doğal.
Din
ve hayat çünkü; kendisini insanların susadıkları yerden yeniliyor.
Avrupa
uygarlığı oluşurken Avrupa’daki dinin insanı maddeden ve somutluktan
uzaklaştırıp aşırı ve yoz bir metafiziğe hapsettiği bilinir.
Çünkü
gerçekten kilise odalarında gerektiğinden fazla eğleşmek insanları hayattaki
görevlerinden ve dünyevi üretimden uzaklaştırabilir.
Ortaçağ
Avrupa’sında köşe bucak her yer kilise metafiziğinin meydana getirdiği
hafakanlarla doluyken, kapitalizm sonrası ise hayat tamamen maddi verimlere
endekslendi. Avrupa yine dengeyi şaşırdı yani.
Üretim,
kişilik elinde hayat bulur. Ortaçağ’da Avrupa adamı tamamen ruhçu,
kozmozcuydu. Şimdi de kapitalist
karakterle sade kapital üretiyor.
Bu
dengeyi sağlayacak olan tekrar Mehmediler’dir.
Mehmediler
hem metafizik ilgisi hem dünya alakası; hem birey hem toplumsal ilişkisiyle
dünyada yaşayan insanların maddi ve manevi dengesine örnek şahsiyetler olarak
duruyor.
Buna
inanmak için dünyanın en zayıf halklarına giden yardım malzemelerinin
ambalajlarına ve onların taşıyanların cemallerine bakmanız gerekiyor. Bu ezilmiş insanların yalınkat dünyalarını kimse ziyaret etmeyi boş verin görmek bile
istemezken; Europa ruhu uzaktan
izlerken; Mehmedi ruh onlar adına
nefes nefese koşturuyor.
Çünkü
birinin kişiliği mitolojiden akıp gelirken; diğerinin ruhu Rahmet
Peygamber’inden, büyük gerçekten damlıyor.
Y.TÜRK