Kader bakımından, Tanrı’nın ince
deri üstüne yazdığı acayip bir yazıydın. Berraktın, epiktin, samimiydin.
Kalbine oku geçirir de mal mülk sevgisini geçirmezdin.
Sarı renk medeniyetimizde fâniliktir.
Sen kabir sarısını anlattın. Yunus dünya
sarısını...
Kalbimizin ilk büyük, ulu Türkçesi
Yesevî’dir.
Lisanda yalan ve retorik; sözün
tabiatına onun yüzünü kızartacak kadar aykırıdır, düsturu dilimize ondan
kalmadır.
Sesin; fikirlerini, sevgilerini alırdı giderdi, kulaklara dolardı, bu, öyle
sıradan, doğal, derin olurdu ki, ne denirdi?
Adın geçince, söylese de doğrudur
kalbim: Bu durumda ben sana kan kırmızı rengim.
Aşkın içimizde yaptığı akınlara
kumandanlık ettin.
Bir
eren, bir şair olarak şiirlerinin gizlerine o derin sılanı sakladın.
Aşkın
çeşitliliği insanların çeşitliliği ile başlamıştır. Aşkın daha nice çeşitliliği
yaşanmamıştır. Gelecek zaman erenlerini müjdeledin.
Sen
ve erenlerin, değil elbet bize uzaktan platonik ve otantik tanıdıklar.
İçimizden
geçenler, sevdiğine kına gibi vurulanlar. Yolunda gitsin diye yaşamak, bir mendil
olup kalplerin pislenmiş yerlerini gezenler, oraları ak pak edenler.
Y.T.