Yaşadığım yer
Kadıköy’dür. Evim, ana iki cadde arasındaki kavşağa yakındır. Gece, gündüz; yaz,
kış koşuşturan siren sesleri eksik olmaz penceremden. Buraya taşradan
geldiğinizde, insanı üst düzeyde rahatsız eden acıklı koşuşturmalar arasında nasıl
yaşandığına hayret edersiniz. Ama burada bir süre kaldığınızda, hayat size
hakikati söyler. Çünkü hayat, güncel gerçeklik arkasında kalan kadim yaşamdan
da haberdardır. Ne de olsa kendisi oranın bir parçasıdır. Kadim olansa her daim
bütünlüklüdür. Dersiniz ki yani, hakikatte sadece bu cadde böyle değil.
Modernleşmeden bu yana dünya öyle. Adalet, coğrafyaya baktığınızda siren
sesleri içinde bir ambulansta değil mi? Ekonomi, yaşam ile hastane arasındaki
bir çizgide sürekli deveran etmiyor mu ? Merhamet yaralanmıştır, koştur koştur
kendine bir ecza aramıyor mu? Kardeşlik,
hayat ile morg arasında gelip gitmiyor mu? Velhasıl, düşünüldüğünde Adem, yeni
yaratılışından, yeni zamanından kadime, yani eskimeyene, ilk hilkatin
aydınlığına yine aynı perişanlık ve gürültüyle varıp iyileşip geri gelmiyor mu?
Yeprem Türk