14 Ağustos 2018 Salı

DEĞİL Mİ?



Yaşadığım yer Kadıköy’dür. Evim, ana iki cadde arasındaki kavşağa yakındır. Gece, gündüz; yaz, kış koşuşturan siren sesleri eksik olmaz penceremden. Buraya taşradan geldiğinizde, insanı üst düzeyde rahatsız eden acıklı koşuşturmalar arasında nasıl yaşandığına hayret edersiniz. Ama burada bir süre kaldığınızda, hayat size hakikati söyler. Çünkü hayat, güncel gerçeklik arkasında kalan kadim yaşamdan da haberdardır. Ne de olsa kendisi oranın bir parçasıdır. Kadim olansa her daim bütünlüklüdür. Dersiniz ki yani, hakikatte sadece bu cadde böyle değil. Modernleşmeden bu yana dünya öyle. Adalet, coğrafyaya baktığınızda siren sesleri içinde bir ambulansta değil mi? Ekonomi, yaşam ile hastane arasındaki bir çizgide sürekli deveran etmiyor mu ? Merhamet yaralanmıştır, koştur koştur kendine bir ecza aramıyor mu?  Kardeşlik, hayat ile morg arasında gelip gitmiyor mu? Velhasıl, düşünüldüğünde Adem, yeni yaratılışından, yeni zamanından kadime, yani eskimeyene, ilk hilkatin aydınlığına yine aynı perişanlık ve gürültüyle varıp iyileşip geri gelmiyor mu?



Yeprem Türk