Aşık Veysel ve Neşet Ertaş,
Mehmetler alemi içindeki notaların,
uçsuz bucaksız imkanlar içinde dile gelmesidir.
Onlar, kültürümüzün
ve onu harmanlayan metafiziğimizin büyük dengbejleridir.
Saz ve sözle
dile gelen bir çeşit seyri süluğün inşa edicileridir.
Selçuklu,
Osmanlı’dan sonra gelen üçüncü çağımızda yani Türkiye medeniyeti içinde kuşluk
vaktinde ortaya çıkmış halk müziğinin yeni dönemdeki kurucularıdır. Ozanlık,
dengbejlik ve aşıklık geleneğinin akidevi temellerini atmışlardır. Onların
söyledikleri önce hilkatte; dün Mekke’de, Medine’de, Kudüs’te; sonrasında Tanrı
Dağı’nda, Turan ilinde, Büyük Doğu’da olan biten şey. Bugünse göğsümüzde,
ruhumuzda kabaran öz.
Halüsyonik
değildirler, hakikatçidirler. Maddeci değil gönül ve kalp hamurundan yapılanı
seslerler. Data ya da veri çağı
dediğimiz vaktin içinde algoritmetik bir düzen içinde değil Tanrı nurunun
insanda ışıyan melodileriyle var olmuş eserler, söylerler.
Yeprem Türk