12 Mart 2017 Pazar

25.




Kahramanın düsturlarına yatırım yapan edebiyat, Türkiye ve çevresinin fikir olarak dışa doğru bir kabarmaya gidişinin göstergesidir. Modernlikte İslam toplumlarına doğru gerçekleşen zihinsel, kültürel ve askeri kuşatmalar Müslümanlara bir sömürge dönemi yaşattıktan sonra Doğu'da ortak unsurlarla hareket etme ihtiyacı doğdu. Bu ise bazı bölgelerde ortak düşünce etrafında bir millet olmanın önemini artırdı. Merkezdeki Avrupa'nın ve Amerika'nın önemini ortak duygular aldı. Mesela İran ve Türkiye şii ve sünni bloklara rağmen İslam medeniyetleri başlığı altında medeni ilişkileri tercih etmek durumunda kaldı.  Bu iki blok birbirlerini yok etmek yerine Avrupa ve Amerika uygarlıkları gibi İslam'ın iki ayrı medeniyetleri olarak yollarına devam etmeliler. Bunu da sanıyorum bir güç dengesine duydukları arzu ve samimiyetle başarabilirler. Aslında iki İslam medeniyeti de sadece yoğurt yiyişlerinde farklılık arz eder. Öte yandan birbirleri için de birer imkan olarak durmaktadırlar. Diğer yandan, bir zamanlar, Afrika Müslümanıyla Bosna Müslümanını aynı mekan ve zamanda buluşturan Osmanlı tipi siyaset, Türkiye'nin damarlarında dolaşım imkanı bulmuştur. Açıkça söylemek gerekirse İran bundan ürkmemelidir. Bu, İran ve Türkiye arasında vasat bir dengenin sağlanmasından başka hedef gütmez.  İran kendine has ve ilginç bir İslam medeniyeti ülkesi olarak, bunu anladığı ve yayılmacılığı tetiklemediği sürece Türkiye için bir olanaklar kapısıdır. Sünni olan şiiliği; şii olan sünniliği ortadan kaldırmaya yeltenmemeli. İslam'ın birden fazla medeniyet görüşüyle yaşamasının İslam'a bir zararı olacağı kanısında değilim.  Tarihe biraz da doğal bir değişim alanı olan bu süreği sunmak gerekir. Ama bunlara rağmen Kahraman eksenli siyaset Doğu ve Batı İslam toplumlarının bir arada bulundukları, alış veriş yaptıkları daha medeni daha ortak bir mekandır.   Türkiye'nin asıl siyasi ruhu da zaten  böyle bir şeydir.


Y.TÜRK