30 Aralık 2017 Cumartesi

HAK



                Dostum,  ağabeyim  Osman Serhat Erkekli'ye



Aşağıdaki isteklerimi Tanrı'm
İnsanlığımın belirtileri olarak dinlemeni dilerim

Rabbim rüyana gireyim oradan çıkmamayım
Ya da yoruldum, kelebeklerin gibi yanına erken döneyim

Beni yağmur yap
Göklere at
Anne memesi gibi aşağıya öyle 
Beyaz damlat

İnsanlığa
İşte benim hayatım bu, diyeceğim
Bir ulu manzara yarat

İnsan çünkü arzularını
Yama yapmadan yeniler
Hayatımıza o uzak başlangıçtan gelen
Büyülü esintiler var

İsteriz gönül 
Aklı bir meyve gibi eğsin
İstediği kadar dersin
Bu bir sevgi aklıdır
Her zaman haklıdır

Ölmeyi hak etmeden
Meleklerin bizi buradan alsın


Yeprem Türk

YÜZE VURMA

                                      
                Dostum,  ağabeyim  Osman Serhat Erkekli'ye                                                


Bazı kötü huylarını, diyorum
Yüzüne vurmakla
Seni ahrette dava etme hakkımdan vazgeçiyorum

Denmiş midir sana ey donuk akıl
Her gün bu noktada sana mutlaka birileri çarpacak
Böyle tahra vaziyetinde kal

Senden dönüyorum işte
Elimde incecik yırtık kanlı şal

Sevgi dolu hayatıma hürmet etmediğinden
Seninle ilgimi koparıyorum, hoşça kal

Hep zekada bekleyen katılaşır
Bu vaziyette ne konuşurum Tanrı’ya
Karışıp gideyim artık
Senden uzak ömür süren şen hayata



Yeprem Türk

KÖTÜ YAĞMUR



Yağmuruz bu yükseklik yeter
Düşüp kırılalım hayata

Firavunun alnındaki terler gibi
Dökülelim aşağıya

Biz ne panzehir ne deva
Birer kusuruz düşelim toprağa

Gel çalışalım aşağıdaki kulları
Evrenden çıkarmak için bir gün daha

Yağmurumuzdaki şıkırtılar
Sofralara zehir taşıyan kaşıklar

Yerle gök arasında ne bir uyum ne bir hatır
Ve  En'am süresinden beşinci satır

Demeyin gökte bulunur şifa, melek
Onların size kırgınlığı çok


Yeprem Türk

29 Aralık 2017 Cuma

KURULUŞ DERGİSİ, OCAK ŞUBAT 2018, SAYI 25






Metinlerimi bitirirken, derim ki, bayrak yazıp bayrak söylemek istedim ama ben bunu tam manasıyla yapamadım. Kusurlarımız, eksikliklerimiz affola. Bayrağımız istikbalde her daim yol ala. Soy soylayıp, boy boylaya. Aziz İslam’dan hiçbir an ayrılmaya. Peygamber hatıralarına gark ola. Cesur, bilgin, çevik ola. Allah, reyinde isabetli, bahtında saadetli kıla. Akıl tarlamızda ve gönül yaylamızda bereketli ve sağlıklı yaşaya. Bu hususta benim sözüm buraya kadar derim. Fazlasından haya ederim.   Ay yıldız bayrak halkını, üç kıtaya nam salmış geçmiş ve gelecek fütuhat sahiplerini; merhamet, aşk ve gönül ehlini velhasıl Ümmet’i selamlarım. Hepsini Allah’a emanet ederim.


YEPREM TÜRK

28 Aralık 2017 Perşembe

FİNAL


Tanrım, hakkımızda sana ne söyleyeyim
Yaşama kudreti verdiğin sözcüklerden utanıyorum

Sabah öğle akşam duygusu insanın
Ve birer yeti olan gülme sevme şaşma
Çoktan dökülüp gitti evrenin çöp kutusuna

Rabbim şimdi yaz  mevsimi
Kim şaşırır gökten kaçak indirsen kar tanelerini

Zamanı cemiyeti taşa doğru yontan bir el bilirim
Finalini görmeyeyim

Rüyasında bir vahiyim
Insanın olmadığı bu yerde hangi bünyeye nasıl karışayım

İnsanı düşte görür bir sonraki nesil bence
İnsan bir rüya malzemesi olarak kalır böylece

İnsanlık olarak dünyada sayısız kusurum
Aslında artık bizi bitir diyorum

Nerede cennetteki o küpe çiçeği sesim
Bana bir kulak kıl işiteyim

Bir vakit tüm kuşların gibi rüya idim
Ben o sonsuz başlangıcı özledim


Yeprem Türk

26 Aralık 2017 Salı

BENİ


Getirdi duygularım  beni
Dünyanın önüne böylece
Karşımda evrenin ilk gününden kalma
Tertemiz ıssız pencere

Üstümde yıllarca biriken kirle
Temizlenme isteğidir bu bir yerde

Tanrım, benim için
Ne düşünüyorsun ?
Bu da bir uğultuyla akıp gidiyor öylece

Solmuş bir vahiy gibi
Fırlat beni
Ayak girmemiş evrenlere

Ve seninle yeniden
Tanışmak, başka bir
Hayat başka bir yerde 


Yeprem Türk

ÇOCUK BİLGİ


Elinizdeki araçları durdurun
Doğamı artık kazmayın hocalarım
Avucumdakiler
Son insanlık tanelerim

Allah’ın elinden çıkan iştir tabiatımız
Şifrelerimi bismi ile çözünüz

Üç yüzyıldır bilim
Batı’dan Doğu’ya
Köpek gibi havlıyor
Bir hoşt demediniz

Gidip ilmi Avrupa’dan alınız
Ama bilgiye anne dizi bünyeler de katınız


Y. Türk


23 Aralık 2017 Cumartesi

DENGİME


Kelimeler gider, anlamla kalırım
Çevreye bakışla dağılırım

Böyle bile olsa
Sevgindeki karı yarandaki çöreği
Anlayandır ancak insanın dengi

İnsan insana yağmur gibi yağar
Dostlar bunun için var

Allah’ın emek verdiği insanım
İndirmeyin beni bu kadar alçaklara
Yel gibi tekrar dağa çıkayım

Der, yeri gelince söyleyen
Bilgideki eski vücudu kaldırın
Ona doğanızdan üfleyin

Gerisine aldırmayın


Y.Türk

21 Aralık 2017 Perşembe

ARI DURU


Düşünün ta öteleri
Ve içinde olmayan insan töreleri
Yüreğime doğru itilen
Saydam anlam ve duygu kümeleri
Sırf Allah’ın emekleri
Bir kuşun
Kanatları gibi geldi yüzüme değdi
Söylememe izin vermiyor yeryüzünün ne bünyesi
Ne şekli
Cennetteyken söylediğim bu sözleri

Hiçbir akımın hiçbir ekolün
Markasını taşımayan uzak manaları
Yirmi yıl ömür süren ama
Bin yıl yaşamış kartal gibi şanlı bakanları
Suretlerinde dünya tarihi olmayanları
Ayakta kalmak için
Cümlelerin toprağına ihtiyaç duymayacak denli
Arı duru olanları

Kınamamalı
Dili pabuç olarak kullanmayıp
Kanatlarıyla uçan bu manaları
Göz onlar için yaratılmış olmalı



Y.Türk

19 Aralık 2017 Salı

GÜNÜM GELDİ

Kar bu akşam cin taneleri
Geçeyim tuhaf şeyleri

Kıvamıdır şimdi
Sırtında yol almanın bir bilginin
Rabbim yalınlığın ne deli

Ben Yakup’un
Gelecek zaman eki
Yusuf’um gelir umusu
Ömrüme ömür katar de mi

Yakup’a özen
Benim doğamın işi

Kuşağımın bünyesine göre
Şifa veren Rabbim
Yusufla doldur
Tabiatımda boşalan yeri

Benim gibi
Bir konuğunu gözyaşı
Yüzyıllardır bekledi

En kırgın notayla
Buluşmak için kullanacağım
Dünya adlı adresi

Ve insanım, şişedeki anlamım
Günüm geldi kır beni


Y. Türk

17 Aralık 2017 Pazar

ÇAĞRILMA



Ben çağrılmayı bilen
Yazdığım mısralar gibi fethettiğim topraklar mısın sen
Sokaklarıma flütten notalar gibi çıkan
Sarı çiçek gibi sarı başlattın bizi her şeye niçin sen
Fanilik yeryüzü ekolü bunu sarıyla bildim ben
Acılar uçup gitmesin diye küreye yerçekimi veren
Ağlarken yürekte bir şey taşır insan, kimden?
Gözyaşından sonra pırıl pırıl bakış yeşerten
İnsan ki Tanrısından böyle sürprizler uman

Aşkın ovalarına her çiçeği tek tek
Tanrı’ya eğilsin diye bırakan

Secde tabiattır geceleyin gündüzün
Senin elinle çizilen

Selamın  pınardır ah  alabilsem
Bir sağa bir sola oluk oluk akan

Benden uzun yaşayacak mısralarımı geleceğe rüku halinde koyan
Kalemime cennete yürür gibi yürük yazdıran
Bir dizenin evreninde yıldızlarla yapayalnız bakışık bırakan    
Her şeyden geriye tek bir şey kalır         
Beni çalış, bitir, aşka götür sen         



Y.Türk

8 Aralık 2017 Cuma

HER


Her şey söylenmemiş
Tanrı’nın eli
Bazı ağızları kapamıştır

Güzellik kendi evreninde
Tıkır tıkır akmıştır



Y.Türk

7 Aralık 2017 Perşembe

KUDÜS


Kudüs bizim ezeli ve ebedi davamızdır. Ne daha önceki dönemlerimizde ne  Selçuklu ne de Osmanlı devirlerinde bu dava kesintiye uğramıştır. Türkiye de bu davaya katılabildiği kadar dahil olmuştur. Ancak bu yüzyıllık süreçte Kudüs konusunda etkili bir duruş ya da eylem ortaya çıkmamıştır. Siyonizmin, Osmanlı Devleti’nin parçalanmasıyla başlayan Kudüs işgali artarak devam ediyor. Ve bugün Kudüs, Sezai Karakoç’un bakış açısıyla söylersek insanlığın ortak şehri olmaktan çıkmaya doğru gidiyor.

Kudüs, metafizik bir şehirdir. Bir yönüyle gökte yapılıp yere indirilmiş gibidir. İnsan yapılırken bir şehir de şehir yapılıyorsa bu durumun en yetkin örneği Kudüs olmuştur. İnsanı kavrama, hissettirme ve içinde yaşatma yönünden Kudüs, doğuştan yetenekli bir şehirdir.  ...Musa’dan İsa’ya, İsa’dan Hametül Enbiya’ya devrederek gelmiştir. Kudüs, işte bu devirin, son devirin,  son ve ebedi durağın yani İslam’ın şehridir. Kur’an’ın şehridir.

Anlayışımıza göre Mekke, Medine ve Kudüs; yeryüzünce eda edilen üç ulu rekat gibidir. Dünyanın üç büyük secdesidir. Ve Kudüs aziz bir secde olarak, asla Yahudi postallarına açık bırakılamaz. Çünkü bu bir secde davasıdır.
***
Din yorgunu değiliz.
Kudüs yorgunu değiliz.
Secde yorgunu değiliz.
Bilhassa bunların her daim tazesiyiz, ışkınıyız.
***

Kudüs konusunda çok çetin ve yüksek bir problemle karşı karşıyayız. Ancak bilelim ki inancı sağlam ve bir olan Müslümanlar için bu yükseklik pek de aşılması zor bir engel sayılmaz. 


Y.Türk

3 Aralık 2017 Pazar

BİLDİM



Gittiğini ardından
Gözlerimi bir çağ gibi kapatarak
Gördüm

Terkin elindeki acı tartıyı
Ve işçiliği bildim

Eşsiz sanat sabırla
Göğsümde pencere deldim
Sema kıpır kıpır
Sureler, kuşlar  dedim

Elimdeki çiçeği
Seni bana özleten Allah’a
Derdim

Eyüp gibi beklerken seni
Ey yaralarım!
Allah’ın istediğini yapın dedim

Evrende yapayalnız duyguydum
Anlaşılmak için
Taşa resme yazıya
Dönüşmeye çalışmadım

Allah beni her çeşit anlar dedim


Y.Türk

2 Aralık 2017 Cumartesi

&



Avrupa'da, Araplar teologları, Grekler filozofları, Farisiler şairleri, Türkler ise hükümdarları ile meşhurdurlar güya. Ancak bizim daha çok dünya sahnesinde devlet adamları ile bilinirlik sağlamamızda ilginç bir durum var. Örneğin bir Kanuni Sultan Süleyman veya bir Fatih Sultan Mehmet, derin bir sanat ve medeniyet geleneğine sahip olunmadan çıkarılacak şahsiyetler değildir. Böylesi büyük isimler varsa bir yerde mutlaka onun temelinde büyük bir medeniyet ve sanat geleneği bulunmalıdır.



Y.Türk

25 Kasım 2017 Cumartesi

&


Su temizler, mağara asla döndürür, dağ anlatır, kuyu Allah’ınsa yükseltir, dağın etekleri sabrı öğretir  ve yol, bilene Tanrı’yadır. Su en çok Nuh’la temizledi. Mağara en çok Efendimizle asla döndürdü, onu Hatem’ül Enbiya yaptı. Kuyu, Yusuf’u yükseltti. Dağ Musa’yla, anlatmanın miracını yaşadı. Dağın eteğindeki en büyük sabır, yarası olan Eyyüb’e altın bir vücut sağladı. Yol en çok Musa ile dile geldi, deniz patikalarla donandı. Ve bunlar, bayrağımızın manasına katıldı. 

Y.Türk

&


Biz bayrağımızın içinde, bayrak ki bizim içimizde. Bayrağımız, büyük bir millet içinde, Muhammedi ruh onun içinde. Halkım ve Muhammedi ruh bayrağımız içinde. Biz ve bayrağımız, Kur’an içinde. Değil mi has şeyler de has vakitler içinde. Has vakitler ki has dostluk, özge birlik içinde. Denmiştir ki ‘Halkın en kötüsü, tek başına yiyendir’. Ben bunu çoğaltıyorum. Tek başına içen, tek başına tek kalan. Bir olmayan, bir olup da iri ve diri olmayan. ‘Şüphesiz mü’minler kardeştirler.’ Bu yüzden diri ve iri tutarlar birbirlerini. Yumuşaklık ve iyi huyluluk bu ayetin içinde. İnsan olan ki bu huy ve hilmin içinde. Ve bütün bu saydıklarım birbirinin içinde. 


Y.Türk

DEĞİNİ

...

Hakikat insanı terk etmez
Güneş dünyayı terk eder mi?
Anne çocuğunu terk eder mi
Ona anne diyelim mi?
Anne anne
Seslensek geceleri
Kabuslardan uyanıp uyanıp
Sesimize gelir mi?
...                                   (Hakan Arslanbezer)

Fayrap’ın aralık sayısına bakacağım. Eğer o sayıya yetişmemişse bu şiir, şiirin sadece bu kısmını almakla yetineceğim.

Hakikat insanı terk etmez
Güneş dünyayı terk eder mi?

Mısralarına Yunus ve Pound katışmış. Şiirin hatırı sayılır bir özgünlüğü var bu kadarcık kısmıyla. Türk şiiri gerçek modernleşmesini  fikir üzerinden tamamlamalı, dedirtiyor. Evreni çok geniş şiirin. Kanaatim odur ki insanoğlu resmi, plastik sanatları gördükçe şiir bilgisini biraz biraz kaybetti. Hiç resim görmemiş bir insan gibidir mesela Yunus. Göğü, suyu, yeri görmüştür sadece.  Duyguyu resim gibi görmüşler üzerinden bu genişliği Cevdet Karal’ın ‘Düşünmemiştim’ şiiri  anımsatır. Zaten şairin kendisi de bunu söylemiştir, bir dizesinde: Yeni görüntüler yarattım.

Ya gök yaklaşmış
Ya ağaç o kadar yükselmiş ki
Yıldızlar ağacın meyveleri

Ama yine de insanı doyurmuyor, bu yürekten gelen natürmort. Manevi bir resim gibi. Burada Adem’in yediği plastik bir elma olabilir ancak. Hakan Arslanbenzer’in dizeleriyse gerçek elmaya daha yakın.



Yeprem Türk

18 Kasım 2017 Cumartesi

&


Bayrağımızın yeri gönderdir. Akaidimize göre Tanrı’nın kendisine biçtiği yüksekliktedir. Şanı Yüce Allah  ‘Hiç şüphesiz semaları, şerefli yaratttık’ buyurmuştur. İlimden sonra gelense ilmin hayalatıdır, yani ilmin gökyüzüdür. İnsanda biçim ve zemin yeryüzü ise; batın gökyüzü gibidir. Çilelerden sonra gelen şey semalardır. Onun bu yüksekliği bu gelenekten gelen çağrışımlardan dolayıdır. 

Y.Türk

&


İnsanın insanla buluşmasından bir muhabbet, bir ihsan doğar. Allah’ın rahmeti genişler. Eskiler derler, her gezegenin öteki gezegenle buluşmasından bir burç doğar. Her gezegen burada bir insandır, bir şehirdir, bir coğrafyadır. Burç ise aynı değerler sahip büyük millet topluluğunun bir araya gelerek oluşturduğu derin medeniyet ve oylumlu kültürdür. Bayrağımız bu aleme  nişanedir. Topluluğun remzidir.


Y.Türk


&


Tarih, zamanın adımlarıdır. Öne çıkan önemli olaylarsa, tarihin adımlarını yere daha sert vurduğu yerlerdir, kardeşlerim. Ama bazen öyle bir adım vurulur ki yere cezbeyle her şey yok olmuş sadece O’nun vechi kalmış gibidir. Fazlalıklar atılmış, can ve gönül nesnesi arıtılıp yunmuştur. Bunu Peygamberler yaşamıştır, İbrahim yaşamıştır. Milletimiz böyle bir ateşten geçmiştir. Paklayan, temizleyen ateşte pişmişlerdir.  Bayrağımız böyle bir ateşin yaşayan anısı olarak kalmıştır.


Y.Türk


17 Kasım 2017 Cuma

&


Yine de bayrağımızın tüm cefalarına rağmen kalbi şendir. Allah’tan dolayı arkası kuvvetlidir. Şifasını çalışmakta çalışmakta ve taatte bulmuştur. Yine bulacaktır. Çünkü yatıp giden yitip gitmiştir. Ve gayret edene ki Allah, zatını kar gibi yağdırmıştır. Keremiyle rahmete doyurmuştur. İstikbalin yüz hatları çalıştıkça dolgunlaşacaktır. Umut, içimizde bir sultandır. Bu topraklara bu milleti ve bu bayrağı koyup gitmişse büyük medeniyet ve büyük devlet, elbette bir gün geri dönecektir.


Y.Türk

&


Bizdeki kadim yasadır. Allah’ı yüce ve yüksek şeylerle anmak. Yıldızın Rabbi, Ay’ın Rabbi gibi. Ve bayrağımın Rabbi. Bayrağımızda cemalimizden eser vardır. Ve cemalimin Rabbi.  Milletler gibi bayrağın da çeşitli halleri vardır. Güzel hallerimin Rabbi. Bayrağımız,  birinci kriz devrine benzer bir milletin bayrağıdır. Şimdi ikinci kriz dönemi. Ey mücadelenin ve sabrın Rabbi. Doğru yolun, çıkışların, aydınlığın Rabbi. Bedir’in, Malazgirt’in, Çanakkale Harbi’nin, 15 Temmuz Direnişi'nin Rabbi. Tanrı, kurtuluş yolunu nasip ettiği milletin kalbine  bunu bir tecelli ile önceden muştularmış. Ey muştuların Rabbi.

Y.Türk

&


Her ne kadar bayrağımızın şekli, ulu bir duruştan sonra gelen hadis ise de manası kadimdir. Ve hadisten sonra da mana ve biçim uyuşmuştur. Ve bu biçim ve anlamın insanı bellidir. Birlik ve Tevhid ilkesi güdenlerdir. Şanı yüce olanı ululayanlardır. Büyüklüğü sonsuz bahşediciye şükredenlerdir. Ve hepsi de tek millet ruhu etrafındadır. Eskilerin dediği gibi halkım bir üzüm salkımıdır. Bu salkımdaki tanelerin sayısı suret yönündendir. Hepsinin suyu yani manası aynıdır.  


Y.Türk

&


Haneflik, akabinde İslamlık: Şeriat, Tarikat, Hakikat, Marifet. Anadolu irfanı, Tasavvuf, kelam, dört mezhep ve bunları kapsayan ehli sünnet vel cemaat. İslam felfesinin daha nice alt kolları, bayrağımızın dalgalandığı nice  topraklarda dile gelmişlerdir. İnsana ışık olmuşlardır. Nice bölgeleri mamur ve ihya etmişlerdir. Ne sadece tene ne de sadece içe seslenmişlerdir. Hem batındaki göze hem de dıştaki kulağa konuşmuşlardır. Birer meşrep haline gelmişlerdir. Allah’ın nuru ile bakılmalardan ortaya çıkmışlardır.



Y.Türk

14 Kasım 2017 Salı

&



Bayrağımızla ontolojimiz iç içedir. Hem bireysel hem de kamusal olarak ontolojik bir oluşumu yaşatıyor, bayrağımız bize. Tabii bir son değil sonuç olarak. Ay yıldızla donanan bir ruh, aynı zamanda bir diyardır da. Toprağın altındakileri ve üstündekileri aynı ahenkte; mutlulukları ve cefaları aynı sütunda cem ettirir. Sürekli ve kesintisiz bir varoluş durumu yaşatır. Cefaları çoktur bayrağımızın. Ama: Cefa çanı, derler de; cefa ezanı, demezler. Yani cefa bayrağı diye bir şey yok.  Bayrağımız milletimize nice acı ve şahadet mertebelerinden sonra verilmiş de olsa bayrağımız, milletimizin tarihinden, ruh ve vücudundan misk gibi çıkmıştır.  


Y.Türk

&


Milletim olarak ruhumun iç ve dış çevresinde bunu tecrübe ediyorum. Biz bir gün tarihin yolunda yürürken ulu ve çetin bir olayla bir simge oluşturduk. Ve bu simge kaderimizin yolunda bitip açan taze, yeni, orijinal bir çiçek gibiydi. Kurban bayramı çiçeği ve Ramazan bayramı çiçeğinin bitim ve açım aşamalarına benzer, bayrak çiçeğinin bu yeşermesi. Kurban bayramı çiçeği, Ramazan bayramı çiçeği ve akabinde bayrağımızın çiçeği.  Sonra ümmetin, milletin, tarihin, sosyolojinin, medeniyetin ve kültürün asıl varlıklarından biri haline gelme çiçeği.


Y.Türk

&


Bayrağımızla bürünüyoruz, bürüyoruz. Kur’an’ı bürüyoruz ay yıldıza.  Ulu bir ülküyü, ulu bir mülkü bürüyoruz kalbimizle birlikte. Kerim olanın Rahman olanın isteğini, Peygamberi Azimüşşanın muradını, kalbin, zekanın, ata yurdunun ak dileklerini bürüyoruz. Gülü, bülbülü, salatı, orucu, özümüzü, alimleri, tarihi, geleceği. Bunları bir bir sarıyoruz. Toplum ve insanlar olarak yaratılışta verilmiş dengemizi, insanımızı, kültürümüzü, medeniyetimizi kuşatan mizanı ve bu ölçünün herkese dağılmasını bürüyoruz bayrağımıza. 


Yeprem Türk 

KORO


Doğanın ve hayatın, derinlikte akan ve insanı bir adem olarak besleyen tınısı çoktandır yitti.

Sadelik, yalınlık yitti. Dünyayı epey zamandır bir gürültü kapladı. Hem en dayanılmazı, en çirkini, en kötüsüyle.

Silahların musikisidir insanların kulaklarını melodi diye dolduran şey.  Eski tarihlerin hiçbir döneminde silahlardan bu kadar büyük bir koro işitilmedi.

Öldürücü silahlar bu derece büyük bir sese ulaşmamıştı. Bu kerte gelişmemiş, semizlenmemiş,  insanları bu denli etkisi altına almamış, korkutmamıştı.

Silah yapımı, silaha yatırım hem ekonomik hem felsefi bir bakış açısı oldu. Bazı devletlerin ekonomileri ve varlığı silahlar konuştuğu sürece ayaktadır.

Ve silah da felsefi bir araç halini almıştır. Pozitivizmin ve onun ülkü basamağı olan ateizmin son aşamasıdır. Bu gidişata dur denmezse bu felsefe insanın içine kadar işleyecektir. İnsanı silahların gölgesinde daha kötü bir yolculuğa hazırlayacaktır.
Saçtığı zehirlerle bir yandan insanın biyolojik yapısını değiştirecek diğer yandan da dünyayı ruhiyatta şizofrenler kasabasına dönüştürecektir. Ve silah kaba ve kem bir alettir. Onun çok olduğu ve çok kullanıldığı yerde kabalık ve bönlük de artacaktır. Rahmetli Mehmet Akif, yaşasaydı, ‘medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar’ın nasıl iyicene semirip zombi halini aldığını görse bu mısraını değiştirir miydi bilmiyorum.

Dünyada intiharların ve uyuşturucu kullanımının oranı gittikçe artıyor. Bu durumun birçok şeyle ilgisi var. Ancak açıkladığımız şeyle alakası daha derin.

Yeryüzü, artık insanla olan uyumunu kaybediyor. Zıtlaşıyor. Birinci sebep sanırım bu olsa gerek. Silahların varlığı büyüdükçe insanın varoluşsal alanı azalıyor.

Sular çekiliyor, kirleniyor. Toprak, kimyasını kaybediyor. Ve insanlar birbirine yardım etsin diye var olan ahlak zayıflıyor. Gökyüzünün altında tüm zorluklara rağmen mutlu ve umutlu Adem ve Havva personası bir kırılma yaşıyor.
Bir şiirimde demiştim ‘İnsanın dünyadan inip gidesi geliyor.’


Adem Kalan

&


Yahya Kemal, Hilmi Yavuz gibi şairler daha çok kavram kültürü ve felsefesinin son şiir uçlarıdır. Teorik düzey, ameli seviyenin epey üstünde tutulur. Fikir olarak kuracakları halkayı kavramlarla tarihten günümüze sarkıtmak onlar için yeterlidir. Bu halkanın eyleme geçmesine gerek yoktur.
Akif, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, İsmet Özel gibi şairlerinse hem kavram hem de amel tarafına önemli ölçüde dikkat ettikleri görülür. Ne de olsa insan ruhunun, fikir ve duygu kategorilerinin hareket ile taçlanmasıyla bir anlam kazanacağını bilirler. Yunus Emre örneğinde olduğu gibi.
Aslında İslam felsefesinde pratik yani ameli felsefeye siyasi felsefe de denir.  Siyasal İslamcılık teriminin daha ziyade ameli olması hasebiyle buradan beslenmişliği vardır. İbn-i Sina’nın nübüvvet felsefesi de buna benzer yönler taşır. Sadece Nazari felsefe, Siyasal İslamcılık gibi bir terime pek kapı aralamaz. O toplumu ve devleti daha çok ütopik bir sistemin içine konumlamıştır. Yani kavramsal bir düzen öncelenmiştir. Ameli taraf geri çekilmiştir. Metinsellik öne alınmıştır.

Günümüzde pratiğe önem veren Akif gibi İslamcılar ile Yahya Kemal gibi teorik yani kültürel ve kavramsal olarak İslam’ı benimseyenlerin kavgasının kökü ta buralara, Aristo’ya kadar iner. 


Yeprem Türk

11 Kasım 2017 Cumartesi

&

Bayrağımız için söylüyorum: Bazı isimler öldü, bazı metalar öldü. Ancak yeni çağa göre hem isim hem de nesneler olarak yeniden ihya olmak yeniden yapılmak gerekli. Rahmetli nesnelere çağa uygun oğullar ve onlara adlar gerekli. Dünyaya bakın: Osmanlının Türkçe olarak yeryüzüne armağan bıraktığı, ötelere götürdüğü kelimeler tarım toplumu kaynaklı, epik, tasavvuf, irfan kaynaklı. Kalp, vicdan kaynaklı. Ve Türkçe yeni çağda da yeni şeklini, kendi sözcüklerini, stilini üretmeli. Allah hakkı için, Peygamber i Azimüşşan için Bayrak hakkı medeniyet hakkı için yeni veya ihya edilmiş sanat yasalarımız, üretim yasalarımız, hayat düsturlarımız ayağa kalkmalı.
Ayağa kalkan sanatımız, üretim tipimiz ve yetişip gelişen sözcüklerimiz servetini dünyaya beyan etmeli. Emeğe, adalete, aydınlığa, yalınlığa, neşeye bu şekilde bileğinin hakkı verilmeli.

Y.T.


5 Kasım 2017 Pazar

&




İnsan bayrak deyince aslında bir milleti kast eder. Ay yıldızlı bayrağımız Misak-ı Milli sınırlarından öte bir toplum anlayışını kuşatır. Bayrağımızın hitap ettiği alan Osmanlı çağında yirmi milyon metre kareydi. Bu çap hala bil kuvve devam ediyor. Ve geniş bir ay yıldız milleti olarak varlıklarını ve bağlarını derinden derine devam ettiriyorlar. Sezai Karakoç’un Masal şiirindeki Baba imgesi ay yıldız olarak bu geniş coğrafyada tesirini sürdürüyor. Büyük babanın ilkeleri ve medeniyeti başlığında  tekrar toplaşılacağına ve birliğin aynı çatı altında ihya edileceğine inanıyorum. Bu geniş coğrafya bayrağımızın tabii yeridir. Ve onlarda bayrağımıza karşı doğal bir meyil vardır. Medeniyetimizin oluş hallerinde de bozuluş durumlarında da bu meyil azalarak veya fazlalaşarak her daim mevcuttur. 



Y.Türk