Doğanın
ve hayatın, derinlikte akan ve insanı bir adem olarak besleyen tınısı çoktandır
yitti.
Sadelik,
yalınlık yitti. Dünyayı epey zamandır bir gürültü kapladı. Hem en dayanılmazı,
en çirkini, en kötüsüyle.
Silahların
musikisidir insanların kulaklarını melodi diye dolduran şey. Eski tarihlerin hiçbir döneminde silahlardan
bu kadar büyük bir koro işitilmedi.
Öldürücü
silahlar bu derece büyük bir sese ulaşmamıştı. Bu kerte gelişmemiş,
semizlenmemiş, insanları bu denli etkisi
altına almamış, korkutmamıştı.
Silah
yapımı, silaha yatırım hem ekonomik hem felsefi bir bakış açısı oldu. Bazı
devletlerin ekonomileri ve varlığı silahlar konuştuğu sürece ayaktadır.
Ve
silah da felsefi bir araç halini almıştır. Pozitivizmin ve onun ülkü basamağı
olan ateizmin son aşamasıdır. Bu gidişata dur denmezse bu felsefe insanın içine
kadar işleyecektir. İnsanı silahların gölgesinde daha kötü bir yolculuğa
hazırlayacaktır.
Saçtığı
zehirlerle bir yandan insanın biyolojik yapısını değiştirecek diğer yandan da
dünyayı ruhiyatta şizofrenler kasabasına dönüştürecektir. Ve silah kaba ve kem
bir alettir. Onun çok olduğu ve çok kullanıldığı yerde kabalık ve bönlük de
artacaktır. Rahmetli Mehmet Akif, yaşasaydı, ‘medeniyet dediğin tek dişi kalmış
canavar’ın nasıl iyicene semirip zombi halini aldığını görse bu mısraını
değiştirir miydi bilmiyorum.
Dünyada
intiharların ve uyuşturucu kullanımının oranı gittikçe artıyor. Bu durumun
birçok şeyle ilgisi var. Ancak açıkladığımız şeyle alakası daha derin.
Yeryüzü,
artık insanla olan uyumunu kaybediyor. Zıtlaşıyor. Birinci sebep sanırım bu
olsa gerek. Silahların varlığı büyüdükçe insanın varoluşsal alanı azalıyor.
Sular
çekiliyor, kirleniyor. Toprak, kimyasını kaybediyor. Ve insanlar birbirine yardım
etsin diye var olan ahlak zayıflıyor. Gökyüzünün altında tüm zorluklara rağmen
mutlu ve umutlu Adem ve Havva personası bir kırılma yaşıyor.
Bir
şiirimde demiştim ‘İnsanın dünyadan inip gidesi geliyor.’
Adem Kalan