20 Şubat 2018 Salı

&



Bu yaşta insan ne yapmak istemek, ne demek?

Hiç istememek, Yunan ilminin yaptığını yapmak.
Doğrusu: bilgiye Yunus gibi yayla kurmak.
Aydınlık göze geldiği gibi kalbe de gelecek.
Hayata incir, zeytin gibi nesne nazarından da bakabilmek.
Böylece kırklı yaşların kurduğu medeniyeti yaşamak.

Eksik olmayı eksikleştiren, fazla olmayı fazlalaştıran bir yaş, kırk.
Gençlikte başkalarının kürsüsü olmuşsundur, ama kırklı yaşlarda kürsü de kürsüdeki de sensindir. Bu nedenle gençlik oka, kırklı yaş yaya benzer.
Ete ve kalbe derin manalar işler.
Varlıklar sana sesle hareketle görüntüyle yaşar. 
Helal, harama; haram, helala haram olur.

Sudan çıkıp meyveye, meyveden çıkıp sana girer hayat.
İnsana emek veren ses ve atmosfer.
Severek sevilir sevme.
Yaşayarak yaşanır yaşama.

Kırk yaşıma koşarak geldim, yaşların arasını çalılar gibi dolaşarak. Şimdi ben burada dinlenmek istemek biraz. Hatta bir bina kurmak. İçinde yaşamak; tarassut etmek; sakin, derin bir ömür sürmek. Odalar gezmek. Yeryüzünde bile isteye inşa ettiğim bir anım olsun demek.

Çocuklukta, olgunlukta her daim elimden tuttu din: Buna şükretmek.


y.t.



&



Yaş kırka doğru, insan, kendini ifade etmede, sesten kopya çeker. Oraya buraya çarparak vücut bulur. İçinde akıp gitmekte olanla doğada olan çarpışır, ses çıkarır. Sesi, sen evrene verirsin evren sana. Mana kazanılır. Ve bu karşılıksızdır, doğal bir şekildedir. Tabiattan anlam alırsın, karşılığında doğallık dışında bir şey vermene  gerek yoktur. Doğaya doğal, insan gibi davran yeter. Gerçi tabiattan mana da almazsan bir şey olmaz. Mana, yerinde kalır. Ve bu iş zevklidir.

Ama bu zevk, hazza benzemez. Örneğin haz kavramı daha çok kapitalizmle ilgili bir alış veriş aracıdır. Haz, kapitalizmin postuna tuzdur, kokmasın diye. İnsanı, bir an boş bırakıp iğrendirmesin diye.
 Bu yaşlarda insan bilgiyi bilme makinesi halinde değildir, bilmenin yaşaması durumundadır.

Emekten gelen ekmeğe inanan bir soyun çocuğusundur.
Duygu ile ilmin, güneşle günün, geceyle gündüzün birbirini idare edip gittiklerini görürsün.

Sonra ne olur bilmiyorum.

şimdilik yaşamak, tek hayat tek güneş, tüm insanlığa eşit mesafede tek iştir. Ve kırklı yaş biraz vakıf malı gibidir. Bu yaşı insanlık yönettiği için böyledir.


y.t.

&



İnsan mutlaka sorumluluk taşımalıdır. Ve bu durum insanlıkla ilgilidir. Inanç, yurt, toplum, medeniyet ve kültür aidiyetleri bu açıdan önemlidir. Ve insana yük değildir. Onun tabi eylemidir. Üstünde maddi ve manevi yük taşımayan insan, doğasını da yitirebilir. Değerler sorumluğu olmayan kişi bir zaman sonra toplumsal,vatani sonra ahlaklı olma yükümlülüğünü hatta öyle bir zaman gelir ki erkek ve kadın olarak cinsiyetinin haklarını ve özelliklerini dahi taşımakta zorlanabilir.

Kırk yaş bütün bu insani vazifelerin hatlarını kalınlaştırır.

Ve insan Allah’ın halifesidir, görev sahibidir.

İnsanı dünyayı toplama ve toparlamaya çağırır. Ve insan ki dünyaya Tanrı arazisi, der; itinalı davranır. Bu felsefe, Osmanlıda tımar sistemiyle bir iktisat tipi haline geldi, ekonomiye eşitlik, haysiyet getirdi. 

Kırklı yaş, insanın her ediminin  saygı ve nezaketle biçimlendiği yerdir. Düşünmeye,  yemeye, içmeye, yazmaya şeref ve mutluluk verir.

y.t.

&



Kırk yaşına girmekle ayak bastığım yüzeyi ay kadar temiz buldum. Yeni sesler, yeni kulak bekledim. Otun  otluğu kendi düzenindedir. İnsanınki kendi aksanında. Düzenimi üstümde gördüm. Yaşlar arası seyahat her bakir mekan benzeri aydınlatır insanın iç yüzünü. Önceki yaşlarım yaşamı kurumuş evlerim gibi. Tabiat fanilik aracıdır, yaşın akıp gitmesi gibi. Yaştan değil içindekinden medet umdum.

Kırk yaşın şeriatını akaidini, felsefesini, kendimce hissettim.
Her şeyin ana eksende iki türlü hali var, bildim. Çayırlarında sevdanın masum ceylanları, dağlarda karşılaştığım ayıları oldu aşkın. Toprağın suya hizmetini gördüm. Dile girmekten utanan sözler bildim. Zayıfları ve zalimleri en şeddeli hallerinden tanıdım. Bu arazide inkarla damıtılmış hayatı, imanla rafine edilen yaşamla dövüşürken seçtim. 

Merhaba, acer yaşgahım. Yeni anlam ocağım. Dünyadaki yüksek dağım. Hayretim.

y.t.



17 Şubat 2018 Cumartesi

&


Kırklı yaş, ömür adlı şerefli salkımın kritik ve anlamlı bir dilimidir.
İnsan, doğmuştur, büyümüştür, cahillikten bilgeliğe doğru yol yürümüş, bu yaşa gelmiştir. Din, doğa, toplum ve sosyoloji onu yetiştirmiştir.
Seneler bizi kırka doğru taşırken manamızı da yükseltmiştir, yalınlaştırmıştır. Yaşamın sıcakkanlı damarına taşımıştır. Artık, bu yaşlarda bilgi ve duyguyu formül etmek, stoklamak yasaktır. Onları doğrudan yaşama sanatı başlamıştır.
Ve yaratılış sanatını, Rabbim, yaşlar üzerinden sürdürmüştür. Ve bu açıdan denebilir ki, yaşayan hiçbir insana son şekli verilmemiştir.
Ve kırklı yaşlarda bu yaratılış derinleşmiştir. Çünkü biçimden ziyade manaya düzen verilmiştir.
Bilgi ve anlayışa kavrak bir can gelmiştir. Çünkü bilgi insana hem kalpten hem akıldan girmiştir. Yani duygu ile bilginin harmanlandığı yer olan gönül, insana üstat olmuştur.
Yaş kırk; yeri sağlam, göğü yüksek bir yerdir. Salatın en geniş yurdudur. İnsanda güç, fikir ve duygu olarak dışarıya bağımlılığın azaldığı bir mekandır. İnsana, kendi varoluşsal ihtiyacını kendi üretimiyle karşılamayı öğretir. Bu da insanın şerefini artırır.
Bu yaş, yaşların ‘Kızılelması’dır.

y.t.



&


Her yeni gelen sene, Tanrı’nın eli olarak dünyayı yeniden şekillendiriyor. İnsanın siması gibi dünyanın yüzü de biçim değiştiriyor. Yazgıdan kaçılamıyor. Olağan seyir devam ediyor. Bunun adına Allah’ın kanunu ya da büyük yasası deniyor.
İnsansa büyük yasayı delip, bazen bu akışın gidişatını kirletmeye çalışıyor. Hummalı fikirler ve ideolojiler keşfedip yeryüzünü yakıp yıkıyor. Ümran yerlerini harabeye çeviriyor.
Allah’ın inayetiyle yediler ve kırklar devreye giriyor.
Yediler ve kırklar milletinin bir ferdi olarak bu iki rakamı önemsiyorum. Yedi: Bir insanın maya ve ahlak tohumu bu yaşlarda ekilir. Kırk: Bu yaşa erince o tohum en tatlı ve olgun haline erişir. Halkına temiz bir gıda olarak ulaşır.
Güzel ve bereketli kırklı yaşlar, yediler ve kırkların ortak yapımıdır. Büyük anlayış ve fikirlerin neşet ettiği kentler, medeniyetler yediler ve kırkların eseridir. İstanbul öyledir, eski Bağdat öyledir. İskenderiye, Şam, Horasan, Tebriz öyledir.
Kırklar; memleketlere, şehirlere kandil gibidir. 

Ve orada güzellik, iyilik; seyir ve süluk vardır.

y.t.

12 Şubat 2018 Pazartesi

NE YAPACAĞIZ


Rabbim ne yapacağız
Büyük kaybedenleri
Ters Mecnunları
Ve onları
Dondurma gibi yalayan ateşleri

Rabbim, içimize bir şey karala
Diyecek bir şeyimiz olsun yalnızlara

Ya nuruna sap ver
Tutalım

Ya bir saadet filminde
Rol  yaz bize
Oynayalım
Meleğimizle kalbimizle


Y.T.