17 Şubat 2018 Cumartesi

&


Kırklı yaş, ömür adlı şerefli salkımın kritik ve anlamlı bir dilimidir.
İnsan, doğmuştur, büyümüştür, cahillikten bilgeliğe doğru yol yürümüş, bu yaşa gelmiştir. Din, doğa, toplum ve sosyoloji onu yetiştirmiştir.
Seneler bizi kırka doğru taşırken manamızı da yükseltmiştir, yalınlaştırmıştır. Yaşamın sıcakkanlı damarına taşımıştır. Artık, bu yaşlarda bilgi ve duyguyu formül etmek, stoklamak yasaktır. Onları doğrudan yaşama sanatı başlamıştır.
Ve yaratılış sanatını, Rabbim, yaşlar üzerinden sürdürmüştür. Ve bu açıdan denebilir ki, yaşayan hiçbir insana son şekli verilmemiştir.
Ve kırklı yaşlarda bu yaratılış derinleşmiştir. Çünkü biçimden ziyade manaya düzen verilmiştir.
Bilgi ve anlayışa kavrak bir can gelmiştir. Çünkü bilgi insana hem kalpten hem akıldan girmiştir. Yani duygu ile bilginin harmanlandığı yer olan gönül, insana üstat olmuştur.
Yaş kırk; yeri sağlam, göğü yüksek bir yerdir. Salatın en geniş yurdudur. İnsanda güç, fikir ve duygu olarak dışarıya bağımlılığın azaldığı bir mekandır. İnsana, kendi varoluşsal ihtiyacını kendi üretimiyle karşılamayı öğretir. Bu da insanın şerefini artırır.
Bu yaş, yaşların ‘Kızılelması’dır.

y.t.