11 Şubat 2018 Pazar

'İNSAN OLMAYA GELDİM'



Pozitivizm, birçok kurum ve sahayı bitirdi.

Araştırma hastanesindeki Suriyeli kız çocuklarının emanet edildiği memuriyet anlayışının ortaya çıkardığı fecaat, eğitim kurumlarımızın hali pozitivist eğitim anlayışıyla sürüklendiğimiz yıkımı göstermeye yetti.

Kurumlarımız anlayış olarak kolonize edilmiştir. Devletin en şerefli görevlerinden biri olan ‘emaneti koruma', felç oldu.

Ama her ne kadar böyleyse de, pozitivizmin,  şiirin ve Yeşilçam’ın ana omurgasını sökemediği görülüyor.

Destanlardan tutun günlük hayata, aşka kadar birçok konuyu işleyen Yeşilçam’ın bu açıdan sicili temiz sayılır. Sevgi dolu, aşk dolu, sıcak ve samimi filmler geldi geçti Yeşilçam’dan.

Hacıvatlar, Karagözler, İbişler arzı endam etti Yeşilçam’da.

Geçen hafta Cem Yılmaz’ın Arif V 216 filmine gittim. Film ile ilgili olarak, gazetelerde pek olumlu yansıma görmedim. Murat Menteş’in Ot dergisindeki yazısı, filmin Yeşimçam’ın neresinde durduğunu kodlayan güzel bir eleştiriydi.

  Ama aynı sayıda Türkçe’nin geleceği hakkında bir metin yazan Menteş’in kullandığı ‘upgaride etme’ ifadesini kınadığımı belirtmeliyim.

Arif V 216, yazındaki metinlerarasılığa benzer bir dil kullanmış. Filmlerarasılık yaparak Yeşimçam’ın geçmişini neredeyse göndermelerle bu filme toplamış. Ayhan Işık’tan, Cüneyt Arkın’a birçok aktör, sanatçı ekolleriyle birlik, filmde bir geçmiş olarak yer almış.

Bu yönüyle Türkiye sinemasının birinci klasik dönemini (Yeşilçam) kapamış. Aslında filmin konusu, Türkiye sinemasının birinci klasik çağı olmuş.

Türkiye sinemasının ikinci çağı ne zaman hangi filmlerle başlar, nasıl bir bünyeye sahiptir, bu da başka bir yazının konusu olabilir. Ancak Semih Kaplanoğlu gibi yönetmenlere bakarsak bu dönemin sinemadaki insanının; sosyoloji, psikoloji açısından daha derin olacağını tahmin edebiliriz. Sinemadaki sinkaflı ifadelerde ise epey bir azalma olabilir.



Adem Kalan