Ve böylece dünyanın da insanın da her yönden ufağı öne çıkmış oluyor. Ve minyatür ruhlular diyarı diyebileceğimiz bir yer de kendiliğinden beliriyor zaten.
Kalbi
ve kulluğu yiğit, duygu ve zeka bakımından sağlıklı insanlar nereye gidiyor
peki? Onlara nasıl bir muamele layık görülüyor? Onlarsa hayatın
arka sokaklarına itiliyor, onlar
göz önünde bulunmasın isteniyor. Çünkü göz, görür ve döller
sahibini. Yani başkalarını etkilerler yahut uçucu vitaminler gibi
besler bu insanlar kendilerini görenleri. Bir dervişte ya da iyi bir alimde gözle
görülmeyen, ağızdan alınmadan alınan gıdalar bulunur.
Buna feyiz deniyor bizde. Bundandır cumhuriyetin tarihçesinde
feyzin ve ışığın en çok parladığı yerler ara ya da arka
sokaklar olmuştur. Bu yargıya örnek getirmeye gerek var mı
bilmiyorum. Sezai Karakoç’un da, İsmet
Özel’in de birçok dizesinde bu gerçeğe rastlanılabilir. Arka
sokaklara kapatamadığı ya da tecrit edemediği insanları ise
cumhuriyet algısı, sürgün veya idam ediyor birkaç
yüzyıldır Doğu'da.
Rahmetli Abdulkadir Molla da böylesi bir zihniyet
tarafından şehit
edilmiştir. Çünkü cumhuriyet halesi onu kapsayamamış, dünyadan dışarı fırlatmıştır. Allah gani gani rahmet eylesin.
Y.T.