28 Ekim 2013 Pazartesi

E SONRA...



Bir gün, bir yerde, bir çiftçi. Hayattaki değişimi sezer. Ve o gün sabanını artık farklı bir şekilde tutması gerektiğini anlar. Ve o çiftçi, o tarihten sonra sabanını farklı biçimde kullanır. Tarlasındaki bereketse buna binaen artar. Sonra diğer çiftçiler onu taklit ederek aynı yolla zenginliğe ulaşıp ülkelerini bayındır hale getirirler.
Yine bir gün, bir yerde, bir dokumacı. Hayatın havasından sezdiği gariplikten olsa gerek. Kumaşını farklı türde dokuması lazım geldiğini fark eder. Ve bu dokumacı tam da sırasına göre yukarı örnekteki aşamaları geçerek belli bir imkan ve sonuca ulaşır. Diğer dokumacılar da bu arada aynı şeyi tahakkuk ettirmişlerdir. Bu ülke de zengin, dört başı mamur hale varmıştır.
Bu iki ülke aslında bazı büyük imkanların eşiğinde olduklarını anlamıştır. Ancak bundan sonraki yolculukta bu iki ülke yollarını ayırma kertesine gelmiştir. Çünkü biri zenginliğini eğlence veya bir tür şehvet estetiğinde kullanacak. Diğeri de medeniyet ve değerler üzerinden harcamalara girişecektir. Akabinde ’fakat sen hayret ettin, onlar ise eğleniyorlar*’ ayeti bağlamınca iki ayrı ufuk için yola çıkacaklardır.
E sonra?
Sonrası: Sonuçta biri hayret edecek bu zenginliğe, onu bereketlendirecektir diğeri de onunla eğlenecektir. Sanırım cumhuriyet ekonomisi, yenice elde etmeye başladığı olanakları kullanma adına böylesi bir seçimin başlangıç noktasında.


*SÂFFÂT Suresi 12.

Y. T.