Tetkikçi’de bu yaz, yazdığım metinlerde, Kuruluş dergisinin ana kadrosunun belli
başlı şair ve yazarlarını işlemiştim. Bunu, Kuruluş dergisi kadrosu adına Eylül’de başlayacağımız yayına bir
ısınma turu şeklinde düşünmüştüm. Ve nitekim öyle olmadı. Dergiden önce,
internette de olsa bir arada görünme imkanı bulmuştuk. Aslında çok önceden beri
birlikte sayılırdık, fakat resmen hem görüntü hem fikir olarak bir araya gelemiyorduk.
Farklı dergilerde yazmamız buna mani oluyordu veya özel bir dergi çatısı altında
olamayışımız bizi böylesine dağınık gösteriyordu.Ama sonuçta ruh ruhu çeker,birbirine benzeyenler bir şekilde bir araya
gelirdi. Bazen de toplanmak üzere olan bir kadro bir rüzgarla da dağılabilirdi.
Eğer öyle olmasaydı, hayatlarında entropi’nin
(çile) oldukça yer ettiği ilginç bir kuşak erken belirmiş olacaktı bugün.
Arkadaşlarla aramızdaki tutkal önce inanç, sonra bu çileciliktir. Yoksa bir
araya gelemez, bir şeylere tutunma gereği hissetmezdik sanırım. Çileyi bu kadar
benimsemiş bir kuşaktan bahsedemezdik şu an. Üstelik bu çileden rahatsızlık
duymayan bir jenerasyondan da. Zaten zamanın
ruhu bunu gerektirir, başka türlü işin içinden çıkmanın mümkün olmadığını
biliyoruz. Buraya gelene kadar çeşitli aşamalardan geçmiş biri olarak bu ekip,
az çekmemiştir diyebilirim. Hem arkadaşlar hem de ben. Önce söyleyelim
Peygamberimizin dediği gibi gariplerdeniz. Ve bu da o kadar önemlidir hani. Kitaplarımızı
yayınevleri basmasa da, bazıları basıp da dağıtmasa da yardım Allah’tandır,
deyip işin çaresine bir şekilde bakabiliriz. Mesela Zafer Acar’ın ilk eleştiri kitabı kendi imkanlarıyla çıktı, hakeza Aykut Nasip Kelebek’inşiir kitabı Bana Hayran Olsana. Arkasından M.D
çıkacak benzer yolla. Aynı derenin suyu sayılır, dediğim kitaplar. Hem bütün bu zorluklar
bizim içinyeni bir yola işaret sayılabilir. Kimseye bir taş
attığım falan yok.Ayrıca burada o camia
bu camia gibi kavramlara takıldığım
sanılmasın. Bunlar çoktan iflas etmiş şeylerdir. Bizim için bu ikilemler
aşılmıştır. İslamcı camiada ise şair olmak, bir dergi çıkarmak eskiye nispet
çok zordur. Ama belediyelerdeki şiir meclislerine girerseniz en iyi şair siz
olursunuz o başka. İslamcı camia ve sağ camia gibi kavramlar da, İslamcı
dergitüründen ibareler de kirletilmiş
vaziyette. Sağ sözcüğünü de özellikle bu yüzden telaffuz etmişimdir. Çünkü bizde
Diriliş, Mavera,Edebiyat gibi
dergiler yok artık. Şaire, yazara ve okura bakışı epey netameli olan dergiler
var. Hatta kurumsallaşmışlığı ve ağırlığı altında ezilme, dışlanma riskinizin
çok fazla olduğu dergilerdir bunlar. Kelli felli yani üstelik. Bir şairle bir ömür
kontrat imzalamak isterler. İlginçtir bu tür dergilerde yetişen bir şairin
oradan ayrılması da eti kemikten ayırmak kadar zordur bugün. Bunu denediğiniz
takdirde ezilme, manevi şiddete maruz kalma olasılığınız yüksektir. Vurun
abalıya denilerek defteriniz dürülebilir sonra. Edebiyat ve iş hayatında,
benzeri ayrılışlardan dolayı kan şerbeti içenleri biliyorum. Gidenin
arkasından kişiyi rencide eden, bir sürü asılsız dedikodunun yapıldığının da
farkındayım. Giden şairi itibarsızlaştırma gayesi güdülüyor çünkü. Dergilerdeki
yönetim, kötü araçlarla yapılıyor demektir bunun anlamı. İşte çileciliğin öncesi buradan başlar
dergicilikte. Kurumsallaşmış, maddi imkanları gelişmiş dergilerle
yarışacaksınız çünkü. Üstelik her bakımdan. Şu an için bir dergiyi ayakta tutan
iki ana unsur daha önemli gözüküyor. Kurumsallaşma ve para.Ama biliyoruz ki bu yanlış bir yoldur. İşin
samimiyetini öldürür, hareketin hararetini de almaz değil. Gençliği hem tarz
olarak hem de kişilik olarak kıstırması da işin bir başka boyutudur.