Fikir
olarak İsmet Özel’in etkisi altındaki dergiler bu aralar ilginç ve yersiz
konuşuyorlar. İlk örneği Şiir Versus’tan, Hüseyin Etil ile yapılan bir söyleşiden
vereceğim. Etil diyor ki : ‘Sembolik
ifadesini Edip Cansever ile İsmet Özel arasında bulan ‘haziran’ ile ‘partizan’ arasındaki kopuş,
zannımca yirmi birinci yüzyılı deneyimleyen bizim kuşakların yol ayrımlarını
belirleyecek.’ Etil, Türkiye’yi haziran ile partizan arasında bir tercih
noktasında görmüş.
Türkiye,
tercihini 15 Temmuz Direnişi’nde Diriliş’ten yana kullandı. 15 Temmuz
Direnişi’nden bu yana İstanbul’un ve Anadolu’nun her meydanında afişlerle Diriliş’e
atıflar yapıldı. Sezai Karakoç dizeleri sokakları
gezdi. Ortalıkta ne haziran ne partizan vardı.
Yine
Etil der ki ‘Hayatlarımız büyük
sarsıntılardan geçiyor ve bu sarsıntılara Orhan Veli’nin ve Sezai Karakoç’un
diyeceği bir şey yok.’
Bunlar;
oldukça talihsiz, tahlilsiz cümleler. Önce şunu söyleyelim, İsmet Özel şiiri,
İslam şiiri olabilecek büyüklükte bir şiir değildir. Diyelim ki bu çağdan
geleceğe sadece İsmet Özel şiiri kalsa yeni neslin onu İslam şiiri olarak
kodlaması zor olacaktır. İçinde ne İslam kültürü var ne de medeniyet birikimi.
Şems yok, Mevlana yok, İtrî yok, Bişrî yok, Arabî yok, Selçuklu yok, Osmanlı
yok...
Bu
yol, bu yüzyılın başında yapılmak istenen kültür değişimi politikasının bir
sonucudur. Dili, İslam kültürü ve birikiminden arındırmadır.
Aslında
İsmet Özel şiiri İslam kültürü bakımından hanif bir şiirdir. Onun
takipçilerinde de vardır, bu haniflik: Fayrap’ta, İtibar’da, Muhit’te,
Dergâh’ta…
Yine
bu minvalde bir yazıyı de Ali Ayçil kaleme almış. Dergah, 361. Sayıda: Topçu ve Özel gibi isimlerin ‘Türkiye’nin
biricikliğine dair yaptıkları dorudan ve dolaylı vurgular, ‘ödev sahamızın
muğlaklaşmaması açısından ayrıca önemlidir! (Sezai Karakoç da önemlidir, Fakat
Karakoç’ta yurt değeri, yeni bir
medeniyet tasarımı yeni bir medeniyet tasarımıyla hacimlendirilmiş ‘Doğu’nun’
içinde silikleşmiştir.)
Günaydın
Bedir’de
Yermûk’ta
Hendek’te
Uhut’ta
Birinci
Cihan Savaşı’nda
Yemen’de
Kafkaslar’da
Can
verirken bile
Salâvat
getiren
Şehit
olurken
Tekbirlerden
Bir
cennet kenti yükselten
Dudaklarında
Sezai Karakoç,
Gündoğmadan, s. 271
İşte
Türkiye, yukarıdaki şiirdir. Sezai Karakoç’ta Türkiye derindir. Geçmiş
şiirimizde Türkiye’nin ruhu onun şiirinde harmanlanmıştır.
Sezai
Karakoç’u dışlayanların kendileri Türkiye dışına düşüyorlar, bunu da fark
etmiyorlar bile.
Bu
çevrelerin Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç’u dışlamalarını anlıyorum.
İkisi de Türkiye’yi, Büyük Doğu içinde görüyorlar. Ne Dergâh’ın ne Hareket’in
ne İtibar’ın ne Muhit’in ne Fayrap’ın Büyük Doğu’yu kaplamış Türkiye’nin
birikimini dile getirecek dilleri vardır.
Türk
edebiyatın üç büyük yapısı, dağı, ana yolu: Sebilürreşad, Büyük Doğu ve
Diriliş’tir. Diğerleri patikalar, çızgılardır.
Yeprem Türk