14 Temmuz 2020 Salı

Haziran mı Diriliş mi?


Fikir olarak İsmet Özel’in etkisi altındaki dergiler bu aralar ilginç ve yersiz konuşuyorlar. İlk örneği Şiir Versus’tan, Hüseyin Etil ile yapılan bir söyleşiden vereceğim. Etil diyor ki : ‘Sembolik ifadesini Edip Cansever ile İsmet Özel arasında bulan  ‘haziran’ ile ‘partizan’ arasındaki kopuş, zannımca yirmi birinci yüzyılı deneyimleyen bizim kuşakların yol ayrımlarını belirleyecek.’ Etil, Türkiye’yi haziran ile partizan arasında bir tercih noktasında görmüş.

Türkiye, tercihini 15 Temmuz Direnişi’nde Diriliş’ten yana kullandı. 15 Temmuz Direnişi’nden bu yana İstanbul’un ve Anadolu’nun her meydanında afişlerle Diriliş’e atıflar yapıldı. Sezai Karakoç dizeleri sokakları gezdi. Ortalıkta ne haziran ne partizan vardı.

Yine Etil der ki ‘Hayatlarımız büyük sarsıntılardan geçiyor ve bu sarsıntılara Orhan Veli’nin ve Sezai Karakoç’un diyeceği bir şey yok.’

Bunlar; oldukça talihsiz, tahlilsiz cümleler. Önce şunu söyleyelim, İsmet Özel şiiri, İslam şiiri olabilecek büyüklükte bir şiir değildir. Diyelim ki bu çağdan geleceğe sadece İsmet Özel şiiri kalsa yeni neslin onu İslam şiiri olarak kodlaması zor olacaktır. İçinde ne İslam kültürü var ne de medeniyet birikimi. Şems yok, Mevlana yok, İtrî yok, Bişrî yok, Arabî yok, Selçuklu yok, Osmanlı yok...

Bu yol, bu yüzyılın başında yapılmak istenen kültür değişimi politikasının bir sonucudur. Dili, İslam kültürü ve birikiminden arındırmadır.

Aslında İsmet Özel şiiri İslam kültürü bakımından hanif bir şiirdir. Onun takipçilerinde de vardır, bu haniflik: Fayrap’ta, İtibar’da, Muhit’te, Dergâh’ta…

Yine bu minvalde bir yazıyı de Ali Ayçil kaleme almış. Dergah, 361. Sayıda: Topçu ve Özel gibi isimlerin ‘Türkiye’nin biricikliğine dair yaptıkları dorudan ve dolaylı vurgular, ‘ödev sahamızın muğlaklaşmaması açısından ayrıca önemlidir! (Sezai Karakoç da önemlidir, Fakat Karakoç’ta  yurt değeri, yeni bir medeniyet tasarımı yeni bir medeniyet tasarımıyla hacimlendirilmiş ‘Doğu’nun’ içinde silikleşmiştir.)

Günaydın
Bedir’de Yermûk’ta
Hendek’te Uhut’ta
Birinci Cihan Savaşı’nda
Yemen’de Kafkaslar’da
Can verirken bile
Salâvat getiren
Şehit olurken
Tekbirlerden
Bir cennet kenti yükselten
Dudaklarında

                     Sezai Karakoç, Gündoğmadan, s. 271

İşte Türkiye, yukarıdaki şiirdir. Sezai Karakoç’ta Türkiye derindir. Geçmiş şiirimizde Türkiye’nin ruhu onun şiirinde harmanlanmıştır.

Sezai Karakoç’u dışlayanların kendileri Türkiye dışına düşüyorlar, bunu da fark etmiyorlar bile.

Bu çevrelerin Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç’u dışlamalarını anlıyorum. İkisi de Türkiye’yi, Büyük Doğu içinde görüyorlar. Ne Dergâh’ın ne Hareket’in ne İtibar’ın ne Muhit’in ne Fayrap’ın Büyük Doğu’yu kaplamış Türkiye’nin birikimini dile getirecek dilleri vardır.

Türk edebiyatın üç büyük yapısı, dağı, ana yolu: Sebilürreşad, Büyük Doğu ve Diriliş’tir. Diğerleri patikalar, çızgılardır.


Yeprem Türk