11 Mart 2018 Pazar

&



Mekke’nin fethi, Nil nehrinin yarılması ve İsa’nın mekanının gök olması. Bunlar insanlık tarihinin dönüm noktaları. Adem’in gelmesi Şit’in, İdris’in, Yahya’nın, Davut’un alemde çiçeğe durması ve Muhammed’in bir meyve gibi ortaya çıkması. İnsanlığın olgunluğa aşama aşama yaklaşması.

Meyve çiçekten sonra gelir, kırklı yaşın buna benzemesi. Emek istemesi. Teri olanın taze kalması. İnsanın olgunluk gösterip hangi yaşta olursa olsun mustarip olmadan yaşıyla el sıkışması. Kırklı yaşların hayat toprağını sadece kendisi için değil başkası için de ekip biçmesi. Hayatın manasının Bizans ya da keçi sakalı gibi çenenin ucunda değil Mehmetlerin sakalı gibi cemale yayılması, bütünlüğü kuşatması.

Yani ey kırk yaş bilgisi, bildim ben seni sen de haydi bil beni.

Ben kırgın biriyim, neşenle sar beni. Şems, Muhammed ümmeti kırık gönüllü olmalıdır demiş. Zaten biz hüzünlü bir ümmetiz. Ama neşeyle akıp gideriz. Hüznü tene  ve gönle derin harflerle de bırakırız.

Kırk yaş kapıdan girdi, ulu bir seccade gibi ayaklarıma serildi.
Eğilmek için baş kabardı, gönül yandı.
Hüznüm benimle salata durdu.

y.t.