Çağımızda insan her
yaşa çocuk gibi ayarlanmış. Olgunluğun lezzet ve kıymetini bilememiştir. İnsan
her daim koruk gibi kalmıştır. Anlam bakımından olgunlaşmadan çürümüştür. Oysa
insanın yaşı sadece zarfa değil, mazrufa da sahiptir. Kırklı yaşlar bu açıdan
zirve bir noktadır. Ben bu yozlaşmaya karşı bu yaşın davasını, hakkını güttüm
sadece. Yaş kırkları, bir put haline getirmedim, onu ebedileştirmek istemedim.
Sadece orada kayda değer pırıltılar gördüm. O yaşın tabiatını hoş buldum. Sakinliğini ve bilgeliğini sevdim. İnsanın
manası orada daha sağlam çatılı, dedim. Güneş oraya daha başka doğuyor, bunu
söyledim. Orada insanı daha çok ehli gönül ehli akıl ehli dil bildim. İnsana
ulu bir su ve ekmek verilmiş, ruhu gıdalanmış, işittim. Bu yaşlarda tanzim
edilen yaşamın boyu ve eni geniştir. Vakar
ve temkin verir. Olgun bir mürüvvet ve vefa var. Ben sadece, bu yaşlarda insana
verilen birkaç inciyi söyledim. Bu yaşa ayna tuttum. Gene de fanilik adetidir.
İnsanın kaza ve kaderidir. Bu yaş
içindekiler alemin seçkinleri değildir. Bu yaşı yazmam, yüreğin tesiriyledir. Kırklı
yaşlardan bir sedadır.
y.t.