2 Haziran 2017 Cuma

&

Anadolu’nun, Türkiye’nin ve milletimizin kadim bir haleti ruhiyesi vardır. Bu aslında kolay kolay değişecek bir şey değildir.  Bu ruhun kökleri derindir.  Değişir gibi görünse de değişmez. Halini tamim ve tahkim eder. Yani gizli ya da açık kendisini düzen eyler. Üstüne ne derece basınç uygularsanız uygulayın,  insan tipini değiştirmeden aksine bir sonuç vermez. Cumhuriyet tarihi boyunca ‘yeni insan tipi’ kavramından biteviye söz edilmesi bu açıdan manidar. 

Bu ibare, irdelenmeyi hak eder.  Aslında bu deyiş, kadim halet i ruhiyemizi değiştirmeye değil, insanı bu kadim kaynaktan uzak tutmaya yarar. İnsandan başlayarak, geriye doğru kadim tarihi yok etmek için tasarlanır. Çünkü insan değişti mi, ruhuna yabancılaştı mı yeni insan kadim köklerine meydan okuyacaktır.  Kendisini, öz medeniyetine değil başka bir uygarlığa ait hissedecektir. Ve  eski insanın yeni insana geçmesi gereken ruhu  kaybolmuş, bitmiş ve  bir tarih böylece ortadan kalkmış olacaktır.  Bu nedenle, insan, modern çağda kültür pazarına sunulan ‘yeni insan tipi’ yaygaralarına itimat etmemelidir.  Çağın araçları devşirilebilir, ancak ahlakını kazanmamalı, merhum Akif’in dediği gibi. Tip, millette bir kez oluşur çünkü. Çağın gereklerine ve diline göre de donanır. Aksi halde insan önce ruhunu, sonra medeniyetini, sonra dinini yitirecektir.

15 Temmuz Direnişi, bu yeni insan tipi mavalına en yüksek perdeden anlamda karşı çıkıştır.  Eskimeyenin, her daim yenilenenin peşinden koşuştur.

Kendi medeniyet dairesinde, kendi özünde kalıştır. 



Y.Türk