Dünya
hayatında kahramansız olmaz. Ara ara gözden ırak olabilir kahraman ama bazen de
yaşamın tam merkezinde bulunur. Elbette kahramanın da doğma, olgunlaşma, ölme
safhaları vardır. Şiire ve fikre esin veren, onları ileri doğru itekleyen tek
güç kahramandır. Kişiliktir. Kahraman, bir medeniyetin
bir milletin tanınmak için bakılan yüzüdür. Medeniyetin şahsiyetidir. Örneğin
yeniçağı başlatan Fatih’se de aslında o başka bir Fatih’dir. Bir çağın düzenini, hareket tarzını ele veren
bir ruhun dinamosudur. Osmanlı medeniyet çarkını çeviren kahraman içinde bir
kahramandır. Padişahların yönetimi devretmesiyle zihin ve yönetim bir
başkasıyla devam eder. Yani asıl kahraman tekamülünü sürdürür. Ki o da
zihniyettir. Kahramansız milletler payandadan, düzenekten, özgünlükten
yoksundurlar. İlk ve hatta son bakışta tanınmaları zordur, onların. Özgünlüğün temel şartı, milletin, özünü ya da
özünün yeni yüzünü yakalamasından geçer. Çağımızda da kahramanlık devam ediyor.
Ve tek bir şahsa endeksli değildir. Bu daha ziyade bir zeka bir akıl bir duyuş
türüdür. Dünyanın siyasa, ekonomi ve sosyoloji anlamında geldiği yer itibariyle
böyledir. Aslında eskiden de böyleydi, ancak fikir birkaç şahsiyette
somutlaştırılıp geçiliyordu.
Şimdi Mehmetli
zihniyeti çağın kapılarındadır. Yerleşkesine yerleşme arefesindedir.
Meskunlarının yaşam çizgilerini ve hayat tarzlarını, hem somuttan soyuta hem de
soyuttan somuta doğru işlemeye başlayacaktır. Medeniyetin tutkalı, yaşam ve
fikir tarzını mayalayandır, kahraman. Esarette ve normal zamanlarda en sivil
olandır. Zamanı ve zemini iyi koklaması bundandır onun. İçinden nice
kahramanlar çıkaran bir ana süreçtir, kahraman.
Yeprem Türk