5 Ekim 2014 Pazar

NEYİ AŞMAK?



Ergün Yıldırım, Yenişafak gazetesinin Düşünce Günlüğü bölümünde Selefilik üzerine bir yazı yazmış. Burada daha çok Muhammed İkbal üzerinden söylediği bir söz dikkatimi çekti. 'İkbal, doğu ve batı dualitesini aşmış hakikatin evrensel varlığına kanatlanmış.

Oysa son yüzyılın, hak olanı eritme, haklı olmayı faydasız kılma yanılgısının kuvvet verdiği laflardır, bu sözler. Batı ve Doğu karşıtlığını aşmak nasıl bir şeyle mümkündür? Olsa olsa ancak nihilizmle ya da panteist bir tavırla gerçekleşir bu. Doğu’nun doğuyu; Batı’nın batıyı bir zihin varlığı şeklinde temsil ettiğini görmemekten sonra gelen bir şey. İslam’ın tüm kutsallarına kast etmiş haçlı zihniyetini, İslam’ın hangi denizinde ak pak edip de temize çıkaracaksın. Bu temizleme olmayınca bayımız İslam’ın üstünde karşıtlık, dualite ötesi bir mecz yeri inşa ediyor. Müslümanlar çoğunluk olarak Doğu’da İslam’ı yaşıyorsa kendileri  iyi yada eksik Doğu’yu temsil ediyor demektir.  Doğu milletlerini zelil eden de doğu’ya batı’dan sızdırılmış paramiliter unsurlardır.  İslam değil. Muhammed İkbal’in doğu ve batıyı; yani haçlı zihniyetiyle İslam’ı aşarak vardığı yer neresidir? İslam’ı da aşıp doğu’yu batı’yı bütünleştireceğimiz başka makam mı var? Kur'an’da iyilerle kötüler bir tutulmaz. Cennet ve cehennem karşıtlığı önceki dinlerde olduğu gibi son din İslam’da son kez mevcuttur. Bunların ikisinin aşıldığı ve aynı değeri ettiği bir yer de olmayacaktır. Batı Tanrı’sını öldürmüş olabilir. Ama bu bizim için geçerli değil. İnsanın fiilleri, ak ve kara ya da iyi ve kötü şeklinde, adlandırılmaya devam edecektir. Bukalemun felsefesi’ne göre konuşuyor Ergün Yıldırım. Doğru ve yanlışın birbirine karıştığı tondan. Tanrı’nın öldüğü yerden.  İslam’ın yasak ve emirlerinin dışından. Bunu İkbal’in yapmış olması da gerçeği değiştirmez.


 Salih Can