
Oysa
son yüzyılın, hak olanı eritme, haklı olmayı faydasız kılma yanılgısının kuvvet
verdiği laflardır, bu sözler. Batı ve Doğu karşıtlığını aşmak nasıl bir şeyle
mümkündür? Olsa olsa ancak nihilizmle ya da panteist bir tavırla gerçekleşir
bu. Doğu’nun doğuyu; Batı’nın batıyı bir zihin varlığı şeklinde temsil ettiğini
görmemekten sonra gelen bir şey. İslam’ın tüm kutsallarına kast etmiş haçlı
zihniyetini, İslam’ın hangi denizinde ak pak edip de temize çıkaracaksın. Bu
temizleme olmayınca bayımız İslam’ın üstünde karşıtlık, dualite ötesi bir mecz yeri
inşa ediyor. Müslümanlar çoğunluk olarak Doğu’da İslam’ı yaşıyorsa kendileri iyi yada eksik Doğu’yu temsil ediyor
demektir. Doğu milletlerini zelil eden
de doğu’ya batı’dan sızdırılmış paramiliter unsurlardır. İslam değil. Muhammed İkbal’in doğu ve
batıyı; yani haçlı zihniyetiyle İslam’ı aşarak vardığı yer neresidir? İslam’ı
da aşıp doğu’yu batı’yı bütünleştireceğimiz başka makam mı var? Kur'an’da
iyilerle kötüler bir tutulmaz. Cennet ve cehennem karşıtlığı önceki
dinlerde olduğu gibi son din İslam’da son kez mevcuttur. Bunların ikisinin aşıldığı
ve aynı değeri ettiği bir yer de olmayacaktır. Batı Tanrı’sını öldürmüş
olabilir. Ama bu bizim için geçerli değil. İnsanın fiilleri, ak ve kara ya da
iyi ve kötü şeklinde, adlandırılmaya devam edecektir. Bukalemun felsefesi’ne
göre konuşuyor Ergün Yıldırım. Doğru ve yanlışın birbirine karıştığı tondan.
Tanrı’nın öldüğü yerden. İslam’ın yasak
ve emirlerinin dışından. Bunu İkbal’in yapmış olması da gerçeği değiştirmez.
Salih Can