16 Eylül 2015 Çarşamba

İKİ KELAM


Mehmetli Milleti. Metnimizdeki iki Doğu kelimesi. Aslında Anadolu ruhudur anası, babası. Temelde Horasan duruşunun iki gözü iki çerisi. Yeni zamanın yeni millet yazgısı. Sevginin, hoşgörünün, temiz tekniğin, israfsız üretim ve tüketimin, farklılıkları bir bedende cem eden siyasanın yeni genci.   

Ne saklamalı, Kur’an’ın ve Muhammediliğin şemsiyesi altında akşamdan fecre bakmaktan  yorulmayacağım aydın, hoş, kavi  iki sözcük. Ve içi geleceğe doğru kıpır kıpır. Kahramanca, arifçe.

Mehmetli Milleti. Bir millet, bir hayat tarzını tüm yönler ve ilgileriyle kuşatan has başlık. Yeni  ekonomik, ilim ve sanat temelleri atacak derinlikte iki saf, bakir kelime. Batısız bir şekilde güç alıp ayağa kalkan yerli beşeri bir ifade. Kendi aynası dışında bir taklit aşaması olduğu düşünülemez bu tamlamanın. Batı’nın ahlaki etkilerine kapalı şeylere benzetiyorum onu. Bu tür kelimeler Batı’yı hem biçimde hem içerikte ürperten şeyler. Tohumdur çünkü bunlar, özdür bir millette. İki kelime de olsa, topluma yol gösterir. Mesela der ki şu şeriat, şu gökyüzü, şu da sensin.    

Kelimeler, iki ya da üç olsun, bir şey söylesin ya da ansıtsın gerçekte küçümsenmez. Her şeyin altında ne de olsa önce bir iki kelime var. Ne kabalacılık ne furuhatçılık denir böylesine. Bu, daha başka bir şey. Yani malzemeye ölçüdür aslında kelimeler. Hangimiz diyebilir, yaşadığımız bunca sorun yumağı başlangıçta bir iki kelimeyle başlamadı. Başta patlayan kabakları birkaç kelime harekete geçirmedi. Aslında bu bozgunların, bu dağılmaların, bu çarpık yapıların, bu otoyolların altında hep bir iki kelime var. 


Y.TÜRK  

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Anadolu İrfanı Çatısı


Anadolu’nun kendine has bir İslamlaşma şekli olan Horasan anlayışı, dünden bugüne içinde barındırdığı evrensel İslami değerlerle Anadolu irfanına birçok Pir hazırlamıştır. Bunlardan biri de mesela Hacı Bektaş Veli hazretleridir. Bugün içinde sevgi, hoşgörü, dostluk vurgusu barındıran birçok ekol ve okullar, yetmiş iki çeşit ama tek millet olan Anadolu insanını bir arada  tutabilmiştir. Burada yetişen erler Anadolu ‘da neredeyse herkesin birden Piri oluvermişlerdir. Mesela tasavvuf irfanına temel teşkil eden Şeyh Edebalı yeri geldiğinde bir alevi Piri olarak lanse edilebilmiştir (Yaşayan Alevilik, Abbas Tan, Sayfa.63) Ancak son zamanlarda bu eğilimin önüne geçilmek istendiği söylenebilir. Buna  neden olan şeyinse, Anadolu irfanın yoluna ağırlıkla yine benzeri yollarla devam etmesi ve bu irfana talip olanların bu unsurlardan çeşitli nedenlerle uzak tutulmak istenmesidir. Anadolu’da aynı irfanın  Nakşilikle yaygınlaşması elbette Sünnilikle iç içe olmuştur. Ama bu, alevi kardeşlerimizi Anadolu özünden uzak tutmaya yeterli şey  midir, bilemiyorum. Dün Bektaşilikle aynı halkın ruhuna gıda taşıyan ışık ehli bugün Nakşilikle de aynı görevi gerçekleştirmektedir. Yani Anadolu irfanı denen şey yoluna bir şekilde çeşitli kollardan ve yönlerden Anadolu İrfanı çatısı altında devam etmektedir. Bazı insanlarımızın bugün kendilerini Sosyalist – Leninist, Mezhepçi ve Irkçı yapılar içine atmaları bu ortak irfan okulunun terkiyle açıklanabilir. Bazılarının geleceği, Hacı Bektaş Veli, Malik Ejder … gibi pirlerde ya da Anadolu irfanında aramaları değil de  Marksist – ateist- materyalist koalisyonunda bulma yoluna gitmeleri boşuna değildir. Bu olay, aslında bir yol ayrımıdır da. Bazıları için bu ayrım ya Anadolu irfanı ya da yukarıda bahsettiğimiz Anadolu karşı koalisyon, şeklinde iki seçenek sunmuştur.

ADEM KALAN

23 Ağustos 2015 Pazar

KURULUŞ, EYLÜL-EKİM 2015,SAYI 11




                      Not: Eylül 1'den itibaren dağıtılacaktır.

Milletin Mucizesi

... Ne var ki ben küreselleşmenin ulus devletin yerini alacağını sanmıyorum. Daha ziyade yeni dönemde vurgu ‘ulus’ yani siyasallaşmış hakim etnik ulusal birim üzerinden değil ‘devlet’ üzerinden olacaktır...’ (Kemal H. Karpat, Türkiye ve Orta Asya, 2014, S.277)


Ben, devletçi bir zihniyetten olmakta alengirli bir durum görmüyorum. Bilhassa çocukluğunu ve gençliğini parasız yatılı okullarda geçirmiş biri olarak böylesi bir inşayla vefa ve insanlık borcumu ödüyorum.  Mesela ayağıma ilk giydiğim kundurayı devlet uzatmıştır bana. Hala unutmadım pırıl pırıldı. Hakeza büyük kitaplarla ilk tanışmalarım, dünyaya açılan ilk pencerelerim yine devlet yani millet eliyle oldu. O zaman anlamıştım devlet bu milletin mucizesidir. Bilirsiniz vefasızlık kişiliksizlere ve dalaksızlara yakışır. Hele kendisini ancak bir devlet diliyle yansıtabilen ve bunun yanında belki de dünyada en iyi devlet lisanını kuran bir millete mensupsam bu görev benim için kaçınılmazdır. Devletin, bir milletin müşterek yansıması, iyi zamanlarda kötü zamanlarda geleceğe toplu  akışı olduğunu bil tecrübe hissetmişseniz devlet sizin için bir baskı aygıtı algısından daha öte başka şeyler ifade eder. Ve devletin bizde çoğu kez hayırda bir imece işi olduğunu akıl edersiniz.


Yeprem Türk

8 Temmuz 2015 Çarşamba

Madde 14:


Kahraman eksenli siyaset Peygamber Üçüzleri ve tek millet Siyaseti’dir. Bu üçüzler: Arap, Kürt, Türk.

Batılı şefler tarafından Osmanlı Devleti’nden sonra kahramana dayalı eksen, iki boyutlu dağıtılmak istenmiştir. Birinci boyut kavmiyetler, ikinci boyut mezhepler bazında amaçlanmıştır. Aslında bu iki boyutta farklı zamanlarda ve ayrı aşamalarda birbirini takip etmiş ve  derinleştirmiştir. Gerçekte Batılılar ruhumuzda yatan siyasete bizden daha aşinalar.  Onların modern çağda bile   Selahaddin Eyyubi  benzetmesi yapmaları boşuna değil. Bu algı onlarda derinliklere sirayet etmiştir. Böyle bir şeyi biz unutsak onlar bize hatırlatıyorlar. Belki bunu bilmeden yapıyorlar, bilinçaltlarından konuşuyorlar. Bu yüzden İslam topraklarına nerede nasıl hangi fitneleri ekeceklerini pekala bilirler. Örneğin Anadolu yapışıkları’nı yani Türk ve Kürtleri kavmiyetçilik üzerinden ayıramadıkları zaman Leninizmi,  ateizmi öne sürerler. Şimdi bu da olmadı. Ve onların son planları daha var. Kürtleri Sünnilikten uzaklaştırıp ayrı bir uydurma mezhep üzerinden sınamak. Araplara Vehhabilik, Kürtlere de şu mezhep hesabı yapacaklar. Ve böylece kahraman eksenli siyasetin iflasını açıklamak isteyecekler. Çünkü kahraman eksenli siyaset  temelde ayrılamaz, bir peygamber üçüzleri siyasetidir.

Yeprem Türk

6 Temmuz 2015 Pazartesi

ARA CEVHER


'...Madenlerle bitkiler arasındaki geçit varlık mercandır.  Çünkü mercan katılıkta taş gibidir ve bitki gibi çok küçük parçalar halinde denizin dibinde bitip suyun üstüne çıkıp sertleşir. Bitkilerle hayvanlar arasındaki geçit varlık hurma ağacıdır. Hurma bir bitki olmakla birlikte, tıpkı hayvan gibi erkeğine yakın olmadıkça meydana gelmez.Başı kesilince ölür, kurur, yaprak ve meyvesi kalmaz…’

Bunların her birinin kendi türlerinin en yüksek derecesine ulaşarak insanlık aşamasında son bulması önemlidir. Dikkat edilmesi gereken şeyler burada geçit varlıklardır. Siyasamızın son yüzyılda geldiği yeri belli etmesi açısından İbrahim Hakkı Haz.’lerinin Marifetname’sinden aldığım bu pasaj tersinden de olsa iyi bir örnektir. Aynı silsile siyaset üzerinde hakimiyet kurabilecek güçlü bir zincirdir. Birçok işin, disiplinin, alanın doğasında aslında aynı vaziyet görülür.  Çünkü Meşrutiyetle başlayan siyasal düşüş birileri tarafında son şeklini alana kadar devam etsin istenmektedir.

İçinde olduğumuz siyasi iklimde, her millette olduğu gibi, Osmanlı'dan muhtariyete doğru gizli bir yol vardır. Ve burada ara cevher cumhuriyettir. Cumhuriyet siyasası üzerinde fazla gidecek ve onun mantık ve yordamına alışacak bir  Türkiye’nin bu cevhere alışmasına müsade edilmemelidir. Vakit bir sonraki adım adına Türkiye’nin bu ara cevherden  artık uzak tutulması zamanıdır. Yoksa bugün birçok siyasi parti bu dönüşüme hazır hale gelmiştir. CHP buna en açık partidir.  CHP’nin ipleri İran’ın elinde olmasına rağmen bugün Türkiye  içinde bir partidir.  HDP’ gelecekteki sinsi planları adına şimdilik Türkiyelileşme numarası yapar durumdadır. Selçuklu ve Osmanlı’dan gelen ana akım siyasi geleneğe havlu attırmaktan başka muratları yoktur aslında bu öbeklerin. Bu bapta cumhuriyet kavramı yerine devlet lafzı konulmalıdır. *

 Diğer bir önemli husus ise ordu ve asker üzerinedir. Ordumuz yüzyıldır hareketsizdir. Merasim ve müsamerelerle dolu basit yetenekler alanına  hapsedilmiştir. Bilirsiniz adamın ademlik özelliğini koruması için en az kırk günde bir de olsa et yemesi tavsiye edilir. Orduların da kendilerine özgü böylesi periyotları ve ihtiyaçları vardır. Bu cesaret ve yetenek etidir. Bizim ordumuzda genelde bu, Haçlıların türlü oyununa belli bir süre sonra karşı koyma mecburiyetinde gerçekleşir.  Mehmetçiklerimize bu eti en son Kıbrıs Barış Harekatı’nda Ecevit yedirdi. Ve bu et, hak edilmiş ve zamanı gelmişse yenilmelidir. Bu etin adı: Zulme ve yıkıma karşı durmak, adalet tesis etmektir. Mehmetçiklerimiz  Suriye’ye bu tarihi görev ve bilinçle  girmelidir.

 *Belli bir vesayet altında olan Cumhuriyet demokrasisi, Türkiye’de bu zincirini kırarak halkın doğrudan yönetim etkisine dayanan devlet demokrasisine dönüşmüştür.


Adem  Kalan

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Yedi Güzel Adam Yedi Güzel Mehmet

Fayrap ve İtibar dergisinin etkisinde ya da yelpazesinde kalmış birçok dergide ‘Yedi Güzel Adam saçmalığı’ ‘Yedi Güzel Adam gürültüsü’ gibi şeyler okuyorum. Tabii bu deyişlerin ardından medeniyeti ve hoşgörüyü neredeyse budalalık şeysine götüren keskin yargılar geliyor.  Yedi Güzel Adam oysa sadece yedi tane güzel adamın arka arkaya  toplanmasından oluşmaz. Fayrap özellikle bunu yapıyor. Bakın Fayrap’ta Eren Safi ne yazmış. Sayı 73’ten alıntı yapıyorum. ‘Yedi Güzel Adam gürültüsü üzerine mesela Mavera- Edebiyat damarından genç bir dergi veya kendini ifade etme biçimi doğardı.’ Bugün birçok yaşlı, orta, genç dergi kendisine bu dergileri kaynak göstererek çıkıyor. Bunları saymaya gerek var mı bilmiyorum. Kuruluş da bunlardan biridir. Hakan Arslanbenzer’e dosya yapmamız Fayrap’a intibaktan değil sadece emeğe saygıdandır. Bir zamanların hoyrat esen edebiyat rüzgarının altında ezilmiş ve hakkı yenilmiş olmasındandır. Yoksa Yedi Güzel Adam, hala yedi güzel adamdır ve herkesin yedi güzel adamı olmaya devam ediyor. Edebiyatımızda medeniyetimizin adamlık temsilini, örneğini bile üzerine almıştır. Bu kavram müthiş bir Horasan doğurmasıdır. Ve  o Yedi Güzel Adam’ın yaşaması, kültürü bugün aslında Mehmetli Milleti’nin, Yunus’un yetmiş iki millet anlayışının yaşaması ve kültürüdür. Ve Yedi Güzel Adam, sapına kadar da takvada üstünlüğü kabullenen ve kişilikle millet olma anlayışının bu topraklarda en önde gidenidir. Cumhuriyetin rotasını medeniyet devletine doğru çeviren Diriliş, Mavera ve Edebiyat dergilerinin ortak inşasıdır. Fayrap ve İtibar ise bugün taşralı genleri, her an alev alabilecek asabiyeleri nedeniyle cumhuriyete bile değil, muhtarlık cumhuriyetine yakışır iki dergi. Yani Yedi Güzel Adam Nere, Fayrap ve İtibar nere.

 * Bir Sonraki Yazının Konusu: CHP'nin son planı, Türkiye Cumhuriyeti'ni muhtarlık cumhuriyeti haline getirmek.

Yeprem Türk