
'...Madenlerle bitkiler
arasındaki geçit varlık mercandır. Çünkü
mercan katılıkta taş gibidir ve bitki gibi çok küçük parçalar halinde denizin
dibinde bitip suyun üstüne çıkıp sertleşir. Bitkilerle hayvanlar arasındaki
geçit varlık hurma ağacıdır. Hurma bir bitki olmakla birlikte, tıpkı hayvan
gibi erkeğine yakın olmadıkça meydana gelmez.Başı kesilince ölür, kurur, yaprak
ve meyvesi kalmaz…’
Bunların her birinin
kendi türlerinin en yüksek derecesine ulaşarak insanlık aşamasında son bulması
önemlidir. Dikkat edilmesi gereken şeyler burada geçit varlıklardır.
Siyasamızın son yüzyılda geldiği yeri belli etmesi açısından İbrahim Hakkı
Haz.’lerinin Marifetname’sinden aldığım bu pasaj tersinden de olsa iyi bir
örnektir. Aynı silsile siyaset üzerinde hakimiyet kurabilecek güçlü bir
zincirdir. Birçok işin, disiplinin, alanın doğasında aslında aynı vaziyet
görülür. Çünkü Meşrutiyetle başlayan
siyasal düşüş birileri tarafında son şeklini alana kadar devam etsin
istenmektedir.
İçinde olduğumuz siyasi
iklimde, her millette olduğu gibi, Osmanlı'dan muhtariyete doğru gizli bir
yol vardır. Ve burada ara cevher cumhuriyettir. Cumhuriyet siyasası üzerinde
fazla gidecek ve onun mantık ve yordamına alışacak bir Türkiye’nin bu cevhere alışmasına müsade
edilmemelidir. Vakit bir sonraki adım adına Türkiye’nin bu ara cevherden artık uzak tutulması zamanıdır. Yoksa bugün
birçok siyasi parti bu dönüşüme hazır hale gelmiştir. CHP buna en açık
partidir. CHP’nin ipleri İran’ın elinde
olmasına rağmen bugün Türkiye içinde bir
partidir. HDP’ gelecekteki sinsi
planları adına şimdilik Türkiyelileşme numarası yapar durumdadır. Selçuklu ve
Osmanlı’dan gelen ana akım siyasi geleneğe havlu attırmaktan başka muratları
yoktur aslında bu öbeklerin. Bu bapta cumhuriyet kavramı yerine devlet lafzı
konulmalıdır. *
Diğer bir önemli husus ise ordu ve asker
üzerinedir. Ordumuz yüzyıldır hareketsizdir. Merasim ve müsamerelerle dolu basit
yetenekler alanına hapsedilmiştir.
Bilirsiniz adamın ademlik özelliğini koruması için en az kırk günde bir de olsa
et yemesi tavsiye edilir. Orduların da kendilerine özgü böylesi periyotları ve
ihtiyaçları vardır. Bu cesaret ve yetenek etidir. Bizim ordumuzda genelde bu,
Haçlıların türlü oyununa belli bir süre sonra karşı koyma mecburiyetinde gerçekleşir. Mehmetçiklerimize bu eti en son Kıbrıs Barış
Harekatı’nda Ecevit yedirdi. Ve bu et, hak edilmiş ve zamanı gelmişse yenilmelidir.
Bu etin adı: Zulme ve yıkıma karşı durmak, adalet tesis etmektir. Mehmetçiklerimiz
Suriye’ye bu tarihi görev ve bilinçle
girmelidir.
*Belli bir vesayet altında olan Cumhuriyet
demokrasisi, Türkiye’de bu zincirini
kırarak halkın doğrudan yönetim etkisine dayanan devlet demokrasisine dönüşmüştür.
Adem Kalan