10 Ağustos 2017 Perşembe

BAYRAK RİSALESİ ADLI KİTABIMDAN

İslam’a bin yıl hizmet etmiş bir bayrağımız var bizim. Ay yıldızlı bayrak deyince, akla İslam’dan başka bir şeyin gelmesi olamaz. Bayrağımız, son bin yıllık süre içindeki Muhammedi simgedir. Ve bu birikimi de, emekleriyle, cesaretiyle, feragatiyle hak etmiştir. Bayrağımız, Peygamber-i azimüşşana bir uyma biçimidir. Ona hizmet etme şeklidir. Bütün hatıraları, O’nun yaşamıyla dolmuştur. Bayrağımıza seslenenler, bu ünleme biçimini bile Peygamberin yaşantısından deşirmişlerdir. Ki merhum Mehmet Akif, bayrağa ‘Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak’ mısraıyla seslenirken, sözünün ruhuna, Resulullahın, Hz. Ebubekir’e  ‘Korkma Ya Ebabekir Allah bizimledir’ dediği o ulu manzarayı koymuştur.
...

Y.Türk

ÇEVİRİ

Ona bel bağlamak yeridir bence
Bak nasıl parıldar durur bu gece

Edgar Poe’nun dizeleridir, bunlar.  Şairin Ulalume şiirinin bir tercümesinden aldım. Sezai Karakoç tarafından yazılmış hissi veriyor. Şunlar da Sezai Karakoç mısraları:

Saatlerini çabuk tüket ey kutlu gece
Kurban bayramıdır en derin bayrama bence.

Aslında bu benzerliğin iki şair bağlamında hiçbir alakası yok. Gerçi Poe, öyle, Sezai Karakoç veya İsmet Özel ile falan kıyaslanacak büyük bir şair değildir.  Gene de böyle yapıldığında ve Poe’nun dizeleri kendi lisanının nahvine göre incelendiğinde yukarıdaki durumdan eser kalmıyor.  Ve bunun gibi birçok çeviri örneği var, bizde.  Sadece diyebiliyoruz ki: Çeviri yapanlar, Sezai Karakoç şiirinin bazı özelliklerini, tavrını çeviride kullanıyorlar. Yani aslında son elli yıllık süreçte çeviriye etki eden büyük bir Sezai Karakoç etkisi var.

Yeprem Türk




TABİİ

Geothe’nin ‘Tanrı ve Bayadere’ şiiri eski bir Hint efsanesini konu alır. Bazen insan kılığına girerek yeryüzüne inen Hint Tanrısı Mahadöh, yedinci kez indiğinde şehrin birinde bir Bayadere (Hintli rakkase ve aşk kadını) ile karşılaşır. Onunla bir gece geçiren ve kadını kölece hizmetler ve aşk oyunları ile sınayan Tanrı, ertesi sabah göğe döner. Tanrının kadının evinde bulunan cesedi geleneklere göre yakılır. O gece erkeğe çok bağlanan kadın da, birlikte yakılmak ister, ancak sadece erkeklerin eşleri birlikte yakılabileceği için rahipler buna izin vermezler. Kadın kendini ateşe atar. Tanrı da onu ateşten alıp, gökyüzüne doğru çekerek kurtarır. ( Aşk Şiirleri, E. Bertolt Brecht, Kaynak Yay. 1983, S. 68) 

Bertolt Brecht, aynı kitapta  Geothe’nin bu şiirine gönderme yapmak ve yedinci kadını mahiyet bakımından anlatmak için şu mısraları yazar: ‘...Altısı denenmişti, ancak yedinci kadın’ ... ‘Akıttı gözyaşlarını,  onu kaybedince!/ Ama nasıl ödüllendirdi Tanrı kadını, değil mi sonunda/ Herkes imrenerek bakarken, çekti aldı onu yukarı kendi yanına.’  

Bunları okurken, Sezai Karakoç’un Masal şiirindeki ‘Yedinci Oğul’ aklıma geldi: O nurdan bir sütuna döndü göğe uzandı. İçerik olarak değil, sadece şekil ve şema açısından tabii.  Masal şiirindeki form, muhteva, kahramanın cinsiyeti, ahlakı ve akidesi ondan çok farklı.

Yeprem Türk


Akidesi olan keyifler

Lirik şiirler ile haşır neşir olmaya çalışıyorum, bu aralar. Yerlisiyle yabancısıyla. E. Poe, gizemcilik üzerinden lirizme varmaya çalışıyor. Baudelaire, çirkinliği, zevkli bir dille su gibi akıtıyor. Pound’un da lirik tarafları var, ancak ona lirik şair demeye dilim varmıyor. Çünkü şiirde akideye daha çok vurgu yapıyor. Usura şiiri, tefeciliğin ne menem bir şey olduğunu anlatan büyük bir şiir. Bu tür şiirler bizde Sezai Karakoç’ta var. Akide Sezai Karakoç sanatında  okuyucuyu yormadan okura verilen bir şey. Yunus’ta da öyle. İbrahim Tenekeci aynı durumu sözü yormadan şeklinde kodlar.

Gerçi lirizm, bazı şairlerde meraktan kaynaklanıyor. Gizemcilerin birçoğu genelde bunu yapıyor. Kimi şairler de lirizmi bilgelikle, yani Platon’un da dediği gibi merak aşamasından hayranlık basamağına geçmişler yani bilgeler olarak inşa ediyorlar. Ama gene de bu tür şiirler için şu dizeleri söylemekten kendimi alamıyorum:

Lirik şiirler
Akidesi olan keyifler.


Y.Türk


9 Ağustos 2017 Çarşamba

BAYRAĞIMIZ




Bayrak, milletçe, imanımızın ruh kumaşından inşa edilmiştir.  Büyük bir medeniyetin sembolüdür. Ve emin beldeleri gösterir.  Bir yerde ay yıldızlı bayrağımız varsa bu, şu anlamdadır. Muhammediyiz, emin yerdesiniz, hür ve güvendesiniz.  Ve biz bayrağımıza benzeriz. 

Bayrağımız zaman ve mekanda hep bu minval üzeredir. Milletin manevi ve maddi planda bir nimetidir, bayrak.  Bayrağa saygısızlık toplumca bir zilleti celbedebilir. Bozguna, dağılmaya, kaosa yol verebilir.  Bayrağa hürmetsizlik eden,  kendi kadim ruhuna saygısızlık eder. Bayrak, bizi bize gösteren manamızdır.


Y.Türk

3 Ağustos 2017 Perşembe

KADAR


Düşünmemiştim düşünmeyi
Gökyüzü desenli
Bir melek eliyle gelen
Güzel yüzün
Alnımın seccadesi



...

Devamı Kuruluş'un önümüzdeki  sayısında.


Kuruluş



1 Ağustos 2017 Salı

KİMLİK



Millet üzerinden vuramadılar bizi ancak vatandaşlık üzerinden yaraladılar. Millet olmak; insanın tarihiyle, değerleriyle, halkıyla derin bir bağ kurmanın adıydı çünkü. Bunu iyi biliyorduk.  Vatandaşlık kavramıysa bu yüzyılın başında aniden, hazırlıksız bir şekilde indirildiği için lisanımıza, siyasetimize ve kültürümüze; onu tanımada güçlük çektik, yanıldık, aldatıldık. Ve onu tam manasıyla bilmeden kullanmak zorunda kaldık.

Millet olmak durumu binlerce yıl bile değişmezken, vatandaşlık bir gecede değişebilen bir kimlik çıkardı ortaya. Vatandaşlık kanunu çıktığı günden beri binlerce senenin yerleşik aidiyetliği, çeşitli belgeler ve imzalar eşliğinde günübirlik bir evraka dönüştürüldü. Bu dönüşüm, asıl kimliği aşındırdı, zayıflattı ve tasfiye etme gayreti güttü.

Bugün bu iki ayrı çerçevede  gidip geliyoruz. Esnafından, siyasetçisine kadar bu günlük kimlik ya da onun çaprazı derin aidiyet ilkesi tuhaf bir şekilde içselleştirilmiş görünüyor.

Bazılarımız hala millet, bazılarımız da şartlar uygun olduğu sürece vatandaş. Örneğin son yüzyılın bazı şairleri, millet şairi; bazıları da vatandaş şairi. Kimi gazeteciler, millet gazetecisidir; kimi de vatandaş gazetecisi.




Adem Kalan