18 Mart 2022 Cuma

EVVEL MERHAMET, SONRA YAĞMUR, SONRA SANAT'tan

 

Severdim yeryüzünde yaşayarak Tanrı'ya görünmeyi. Dertlere pek aldırmazdım, acılarıma ve kardeşlerime her sabah günaydın, iyi günler dilerdim.  Neşemin de bütün ihtiyaçlarını görürdüm. Zenginlik mal çokluğu değil, gönül tokluğudur: Kendimi bu buyruğun gözüyle izlerdim.

Öğlenin sonlarına denk gelen vakit benim en derin en hassas zamanım. Bu anlar dağlarda ya da en azından bir dere kenarında olmayı yeğlerdim. Tanrı tecellisinin kokusunu alırdım. İğde dallarının, incir yapraklarının sonsuz ıtırlarına kapılırdım. Tabiat kardeşimdir benim. Bu vakti kâlû belâ'dan gelen bir yapıt gibi hissederim.  Her insan bir vakte yazgılı mıdır? Bilemem. Bazen bir şarkı söylerdim gizli gizli. İçim, Tanrı'ya değerdi.  Ezgim ezel izli, tabiatın bakışı da güzeldi. Böyle anlarda yaşamım mutlu, bahtım iyiydi. Üstümde bir imge vardı cennet kesimli, serin sulara değimli.

Ve dünya sabahlarında, hüzünde din erken kalkar. Maddenin güzel yemişi seccademi, güneşin doğacağı yere doğru sererdim.  Sonunda serçekuş olacakmış da uçacakmışım kadar severdim namazımı. Tekbirimi, kametimi dünyaya karşı güçlü tutardım. Trajediyi de neşeyi de tecrübe etmeye çalıştım.

Ama dedim ya dostlar dünya tuhaftı. Dünyanın omuzlarında merhamet adlı sırmalı bir atkı vardı. Güveler yemişti yarıdan fazlasını.  Yüreğim şunu ölmüş olsa da hiç unutmamalı: Batı'ya hapsolmuştu, yerkürenin Doğu kanadı. Batı, finans ağıyla soyardı Doğu'daki tecelli arsalarını. Delerdi de tüfeğin en aşağı katıyla yoksulun karnını.

Ve günün sonunda ben denen varlık kırıldı, kırıldı. Ve bundan yeni bir üslûp yarattı.

 

y. türk