Gök
berraklığa temizliğe çağrıdır.
Aşkın
giriş kapısıdır. Gök, göğse; göğüs, göke yansımalıdır.
Yeryüzünün
sütü gökten, ruhun sütü göğüsten sağılır.
İnsanda
gök bazen azalır, bazen çoğalır.
Bu
biraz da yeryüzünün düzenine bağlıdır.
Kötülük,
yaşama ilişmese, dünya yatkındır aslında, gönlü güldürmeye. Dilerim ki Allah
meyve dolu dal versin her iyinin eline.
Selam
olsun, göğü göğse; iyiliği, güzelliği parmak uçlarına çağıran eren Mahmud
Hüdai’ye.
Selam olsun, aşk
olmayınca nesin sen, ey zaman ve mekan? Ya bir senesin işin gücün ayları günleri leblebi tadında atıştırmak; ya
tabiatsın, mesleğin: bitkilerin eline solacak yaprak tutuşturmak. Deyip fanilikteki
o büyük nakaratı söyleyene.
Ey
eren, şimdi Üsküdar’da, akşamın derdi: can-ı gönülden başlamak. Aşkınsa hesabı
meclislere düşüp sabahlamak.
Burası
kâinatın güzel bir yeridir, gündüz ve gece. Selam olsun, üç günlük dünyanın üç
gününe de.
Günler geçip gitmekteler / Kuşlar gibi uçmaktalar. Muhayyilemde
ki Üsküdar, sarıp sarmalayıp bu iki mısraını mendile, verir gelenin geçenin
eline.