Kuruluş dergisini çıkarmadan önce,
edebiyat ortamındaki şu iki şey dikkatimi çekmişti. Birincisi: Edebiyat
dergileri ya bir grup dergisi ya da camia dergisi olmaya zorlanıyordu. Piyasaya
bir sürü psikolojisi pompalanıyordu. Örneğin bunu FETÖ, iyi beceriyordu.
Yüz küsur beceriksiz adamı bir yayım kümesinde toplayıp, bir fikir etrafında
büyük külliyatlar kurmuş insanları hem merkezden uzak tutuyor, hem de onları
bertaraf etmeye uğraşıyordu.
Şimdi soruyorum size, zaman gazetesi ve onun ekibi etrafından bize
kalan bir fikir adamı veya şair var mı? Yok. Amaç neydi peki? Edebiyatın,
şiirin, şairin işlevini bitirmek. Başarılı oldular mı? Bir nebze. Himmet
topladıkları halk gibi okuyucuları da aldattılar. Bir sürü yeteneği
körelttiler, onların önünü tıkadılar.
İkincisi: Dergilerden belli bir fikrin, anlayışın
yeşermesine, meyveye durmasına izin vermemek için gösterdikleri olağanüstü
çabaydı. Ve belli bir yordamla ya da akımla ortaya çıkanları ortamdan dışarı
atarak marjinalleştirmeye çalışmalarıydı. Mesela Hakan Arslanbenzer ve
çevresinin bazı sertliklerinin aslında sebebi buydu. Ve onların bu oyuna
gelmeleriydi. Şimdi durumu toparlamaya çalışıyor, Arslanbenzer. Bazı dergi
çevreleri aynısını Kuruluş’a da uyguladı. Biz sonraki kuşaklar, bunları gördük
ve bu tuzaklara düşmemeye çalıştık. Ne marjinalleştik ne de fikrimizden ödün
verdik.
Yeprem Türk