İbn Haldun’a göre milletlerin iki halleri vardır. Birincisi:
Bedevilik. Yani bâdiye hayatı. İkincisi ise: Medeniyet. Yani medeni hayat.
Aslında birincisi hesabi bir düşünceye dayanır.
Derin bir birikimden, hissedişten uzaktır. Örneğin bir ağaç bazen bir gölgelik
bazen de bir kereste potansiyelidir.
Medeniyette ise düşünce sistemi, teemmülî’dir.
Yani varlığın anlamını kavramış bir idrake kavuşmadır. Dünya, varlık için bir
tecelli mahallidir.
Milletlerin, düşüncelerin bu türden akışı, çağlar
için de geçerlidir. Her yeni çağın önce cahil, badiye hayat şekli; ilerlediği
zamanlar bir de medeniyete erdiği vakitler vardır. Şu an içinde yaşadığımız
teknolojik çağın her ne kadar bilgelik dönemlerini görmesek de durum, böyledir.
Bence, teknoloji ve iletişim çağının hala badiye bir toplum yapısıyla
ilerlemesi, bu çağı var edenlerin kişiliğinden, personasından ileri
gelmektedir. İlerleyen dönemlerde bilge ve olgun bir teknolojik çağın
yaşanacağına inanıyorum ben. Bu araçları medeniyete erdirenlerse ahlaklı, ilkeli
toplumlar olacaktır. Bu enerji İslam dünyasında vardır.
Y.Türk