Devlet Şiiri kavramını bünyem benden
daha iyi biliyor. Dedim ki bir dizemde ‘Meni beni ta nerelerden getiren gemi’
Bu mısraımın temeline aşağıdaki
metinleri koymak isterim. Devlet Şiiri galiba böyle bir şey.
1.
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin
sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen
(Şeyh Galip, Hüsn ü Aşk)
2.
İnsan
bedeninin başlangıç ve sonunu bildirir.
Ey aziz, malûm olsun ki; filozoflar demişlerdir ki:
Bedenlerin başlangıcı ve sonu topraktır. Nitekim Hak Taâlâ Kelâm-ı Kadim'inde:
"Sizi yerden yarattık; yine ölümünüzden sonra sizi toprağa döndüreceğiz.
Hem de ondan sizi başka bir defa aha çıkaracağız." (20/55) buyurmuştur.
Zira ki yukarıda açıklandığı üzere yıldızların şualarının tesirleri ile dört
unsur toplanıp, kaynaşmaları bir miktar itidal buldukta; toprak kendi suretini
terkedip, bitki suretine gelir. O bitki ya ekmek veya hayvan yemi olur. Böylece
ekmek ve hayvan, insan gıdası olduğundan, sözü edilen kuvvetler bu minval üzere
hizmetlerinde bulunup; çekme kuvveti, ki iştihadır, gıdayı çekip, tutma kuvveti
hıfzedip, hazmetme kuvveti pişirir. Ayırt etme kuvveti kalını inceden ayırıp,
itme kuvveti kalını bağırsaklar yolundan çıkartıp gider. Bu durumlar, kuvvet ve
zayıflığa göre iki saatte veya üç saatte veya dört saatte midede meydana gelir
ki, ona ilk hazım derler. Sonra inceyi, ciğer kendine çekip sözü edilen
kuvvetler midedeki işlemleri bir daha orada işlerler. O zaman orada kesif olan
dört kısım olu ki: Bir kısmı dalağa gidip siyah köpük olur. Bir kısmı safra
kesesine gidip safra olur. Bir kısmı böbreğe gidip sidik olarak mesaneyi bulur.
Bir kısmı akciğer tarafına gelip, göğüste balgam olur. Bu durumlar dahi kuvvet
ve zayıflığa göre iki, üç, dört saatte ciğerde meydana gelir ki, buna ikinci
hazım derler. Onda kalan latif halis kan olup, ana damarlara ve azaya akıp
gider. Bu kuvvetler, işlemlerini bir daha damarlar içinde belirli bir müddetle
tamamlarlar ki, buna üçüncü hazım derler. Bu hazmın tortusu deliklerden çıkıp;
kulak kiri, çapak, burun kiri, kıl, tırnak, ter ve uzuvların kiri olur. Eğer
bunlardan fazla o tortudan bir nesne kalırsa akıntı, nezle, yara, cerahat gibi
hastalıklar olur. Damarlar içinde kalan latif kanın her cüz'ü bir uzva bölünüp,
şekil verme kuvveti o cüzleri bulunduğu
uzuvlar rengi ile tasvir eylediği halde, o kuvvetler o işleri o müddette o
damarlar içinde bir dahi ederler ki, buna dördüncü hazım derler. Bu hazmın
kalıntısı bedenden eksilen kısımları doldurur, tamamlar. Belki
fazla et ve yağ olup, o cismi güzel ve yağlı eder. Kalan latifin özünü, üreme
kuvveti erkeklerin sulbüne çekip, onda meni eder. Kadınların göğsüne çekip,
onda hem meni ve hem süt eder. Sonra o gıda hülasası olan meni, belirli bir
kuvvette birleşme vasıtası ile kadınınki ile birleşir. Rahme düşer. Orada kırk
güne dek meni suretini terk edip, kan pıhtısı suretine gelir. Yani uyuşmuş kan
olur. Ve bir kırk gün daha geçtiğinde yani seksen gün sonra o kan pıhtısı et
parçası olur. Üçüncü kırk gün tamamında yani yüzyirmi gün sonunda o et parçası
içinde kemikler, sinirler, damarlar, uzuvlar, etler, yağlar, saçlar, tırnaklar
vücuda gelir. Dördüncü ay tamamlandığında ceninin bütün azaları olgunlaşıp,
onda hayvanî ruh tasarruf sahibi olup, göbek bağı yolundan gıdası kan olur.
Çünkü nutfe rahimde karar bulup: Evvelki ayda zühalin terbiyesinde olur. İkinci
ayda müşterinin terbiyesine gelir. Üçüncü ayda merihin, dördüncü ayda güneşin,
beşinci ayda zührenin, altıncı ayda utaritin ve yedincide ayın terbiyesini
bulur. O halde eğer yedi aylık doğarsa o çocuk yaşar. Eğer sekiz aylık doğarsa
ölür. Zira ki, sekizinci ayda zühalin terbiyesine gelir. Zühal, soğuk ve kuru
olduğunda tabiatı ölüm olur. Eğer dokuz aylık doğarsa müşterinin terbiyesinde
olduğundan ölmez, yaşar. Zira ki müşteri rutubetli ve sıcaktır, tabiatı hayat
olur. Anlatılan başlangıç yolunu, Hak Taâlâ beyan edip buyurmuştur: "Biz
insanı muhakkak ki çamurun özünden yarattık. Sonra Adem'in neslini sağlam bir
yerde (rahimde) az bir su nutfe yaptık. Sora o nutfeyi kan pıhtısı haline getirdik.
Ondan sonra kan pıhtısını bir parça et yaptık; o et parçasını da kemikler
haline çevirdik. Kemiklere de et giydirdik. Sonra ona başka bir yaratılış
verdik. Bak ki şekil verenlerin en güzeli olan Allah'ın şani ne yücedir!"
(23/12- 14) Bu tafsilin özü böyle olmuştur ki: İnsan bedeninin madde ve aslı
topraktır. Toprak önce bitkiye gelip, ya ekmek veya hayvan yeygisi olmuştur. O
ekmek ve hayvan insan gıdası olup, ondan erkeklerde ve kadınlarda meni suretini
bulmuştur. Sonra ana rahminde nutfe, kan pıhtısı, et parçası olup; kemik,
sinir, damar, et ve yağ ile dolmuştur. Sonra ya kız veya erkek oldukta; ruh bulup, doğup ortaya çıkmıştır. Ya yaşayıp kemalini
bulmuştur. Veya akıl baliğ olmayıp çocuk iken ölmüştür. Halbuki feleklerin
hareketleri ve yıldızların şuaları ile toprak unsurunun bin cüz'ünden ancak bir
cüz'ü bitki olur. Bitkinin bin cüz'ünden bir cüz'ü ancak ekmek ve hayvan olur.
Hayvanın binde biri ancak insan gıdası olur. Gıdanın bin cüz'ünden bir damlası
meni olur. Bin damla meniden ancak bir damlası rahme düşer. Rahimlere düşen
nutfelerden binde biri çocuk olarak doğar.
İbrahim
Hakkı, Marifetnâme
Yeprem Türk