14 Aralık 2020 Pazartesi

&



Cins dergisi sayı 59’da Sevmek üstüne dosya gibi bir şey yapmış. Ali Ural ve Ali Ayçil ile söyleşilmiş. İkisinin de söyledikleri, şiirleri ve yazdıkları tarzıma uzak şeylerdir. Ali Ayçil, Sezai Karakoç’un ‘ Suna dedimse sen, Leyla dedimse sen’ dizesi için diyor ki ‘Ben bu öznesizleştirmenin tehlikeli bir şey olduğunu düşünüyorum. Suna dediğimizin Suna, leyla dediğimizin Leyla olması gerekir. Bu muğlak, muhayyel, bedensiz, afaki sözlerle bir ilişki nasıl mümkün olabilir. ‘
 

Daha önce de Mehmet Aycı ‘Sezai Bey’in ‘ Biz koşu bittikten sonra da koşan atlarız’ dizesi için niye boş yere koşalım ki şeklinde bir şey söylemişti.

Yani aslında doksan kuşağının pozitivist zihnini yansıtır bu yorumlar. Mevlana’yı, Yunus’u pek anlamazlar; doksan kuşağında olanlar.

Ben, doksan kuşağının birçok sakat ve boş düşüncesinin olduğunu biliyorum, bu nedenle onlardan etki almadım. Bu görüşleri nedeniyle olsa gerek doksan kuşağından eleştiri metinleri çıktı ama büyük şiir çıkmadı.

Sanki bana zihniyet olarak İkinci Selanikçiler gibi geldiler hep.


Yeprem Türk